31 Temmuz 2008 Perşembe

ÖZEL SAĞLIK DURUMLARI İLE BİRLİKTE EGZERSİZLER

1 ) Kalpten kaynaklanan göğüs ağrısı ile kalpten kaynaklanmayan göğüs ağrısını birbirinden nasıl ayırırız?

Genellikle kalp krizinin ana belirtileri ; göğüsün ortasından gelen ağır, sıkıştıran, yakıcı bir ağrı ve bundan kaynaklanan rahatsızlık hissidir.Bu ağrı bazen sol kola, sol omuzdan sırtın üst bölümüne veya boyundan alt çeneye doğru yayılabilir. Çarpıntı, heyecan hissi, aşırı terleme, bulantı, kusma, nefes darlığı ve bayılma da olabilir. Pek çok vakada ağrı ve rahatsızlık hissi şiddetli olduğundan acil tıbbi yardım alınır, ancak ; bazı durumlarda bu ağrı 1 saat veya daha az süre devam eder.Bu durumda kişi yanlışlıkla bu belirtilerin midedeki hazımsızlıktan veya iskelet sistemindeki herhangi bir kas spazmından kaynaklandığını düşünebilir.Aşağıdaki sorular ve cevapları, bir kişinin göğsünden gelen ağrının kalpten kaynaklanıp kaynaklanmadığını ayırmasını sağlar ;

• Vücut pozisyonu değiştirildiğinde ağrı ve rahatsızlık hissi azalıyor mu yoksa artıyor mu ?
Değiştirilen vücut pozisyonu kalpten kaynaklanan ağrıları etkilemez.

• Nefes alıp verirken ağrı ve rahatsızlık hissi daha mı iyiye gidiyor, yoksa kötüleşiyor mu ?
Nefes alıp vermenin kalpten kaynaklanan göğüs ağrısı üzerinde etkisi yoktur.

• Bu ağrı ve rahatsızlık hissi şiddetli, ağır veya bıçak saplanır gibi mi ?
Kalpten kaynaklanan göğüs ağrıları genellikle ağırdır ve ağırlık hissi verir.Çok nadiren keskin bıçak gibi kesen ağrı şeklinde olur.

• Ağrı ve rahatsızlık hissi derinden mi geliyor yoksa göğüs bölgesinde daha yüzeysel bir yerden mi ?

Kalpten kaynaklanan ağrı hissi derinden gelir, yüzeysel olmaz.
Siz böyle bir göğüs ağrısı hissettiğinizde yukarıda belirtilen uyarılar olsun veya olmasın acilen tıbbi yardım almalısınız.BU BELİRTİLERİN GEÇMESİNİ VEYA HAFİFLEMESİNİ BEKLEMEDEN TIBBİ DESTEĞE BAŞVURUN. Yanlış alarm dahi olsa acilen hastaneye ulaşmak bir hayat kurtarabilir.

2 ) ‘’Retro cycling’’ geriye pedal çevirme dizlerinde sağlık problemi olan kişiler için uygun egzersizler midir?

Geriye doğru yürüyüş, koşu veya bisiklet gibi egzersizler; dizleri ile ilgili sağlık problemleri olanlar için zaman zaman bacakları da kuvvetlendirici Egzersizler olarak tavsiye edilir.Geriye doğru yapılan bu egzersizlerde, ileriye doğru yapılanlara göre; diz bağlarına daha az yük bindiği gözlemlenmiştir.Pekçok fizyoterapist diz problemi olan hastalarına rehabilitasyon döneminde ‘’retro-cycling’’ yani geriye doğru bisiklet egzersizini verir.Bununla beraber ‘’retro-cycling’’egzersizinde diz bağlarına ne kadar yük bindiğine dair çok az araştırma ve ölçümleme yapılmıştır. Kaliforniya’daki PALO ALTO sağlık merkezinde yapılan araştırmalarda geriye doğru bisiklet egzersizinin belirli diz problemleri olan hastalar için uygun olduğu ancak, diğerleri için uygun olmadığı belirlenmiştir.Geriye pedal çevirmenin ileriye doğru çevirme egzersizine göre, alt tibiofemoral sıkıştırma yükünü oluşturduğu ve patellofe moral sıkıştırma yükünü artırdığı tespit edilmiştir.İncelemelerde bu araştırmaya katılanların dizleri retro-cycling de ne zaman gerilse ve uzasa, dizin iç ve dış bölümündeki yükünde azaldığı gözlemlenmiştir.Bu araştırmanın sonucuna dayanarak; menisküs yaralanması olanlar veya osteoarthritis’i olanlar için ‘’retro-cycling’’faydalı olabilir ancak; diz(patella) ile dizin ön alt bölümü (tibia) arasında ileriye cycling egzersizine göre, kuvvetli sıkıştırma yükü oluşturur. Bu nedenle dizaltı ağrıları olanlar, diz içi bağ ve dokularından yaralanma veya bu bölgede ameliyatla yeniden yapılanma geçirenler için retro-cycling uygun bir aktivite değildir.

http://www.fitturkiye.com/portal/yazi/6 Alıntıdır.

29 Temmuz 2008 Salı

KARDİYOVASKÜLER EGZERSİZLER

1) Neden yüksek nabız her zaman etkili bir aerobik egzersizinin tek başına geçerli göstergesi değildir?

Aerobik egzersizleri sırasında bir kişinin nabız atışı, o kişinin ne derece kuvvetli çalıştığının göstergesidir.Egzersiz için gereken enerji ihtiyacı arttıkça nabızda aynı oranda yükselir, çünkü çalışan kasların daha fazla oksijene ihtiyaçları vardır.Egzersiz yapan kişinin kalp atışı ve nabzı çalışan kaslara oksijen taşımak için yükselir.Metabolizmanın bu ihtiyacı nefes alıp verme sayesinde gerçekleşir ve yapılan antreman kapasitesi genişler. Güç antremanlarında ise, kalp artışı oksijen alımı ile orantısız yükselir.Oksijen alımı sırasında kalp atışı aerobik kondüsyon egzersizine göre daha yüksektir.Kuvvet egzersizlerinde kalp atışının oransız yükselmesinin nedeni otonom sinir sistemi tarafından yönetilen ‘’Pressor response’’ tur.Bu durum iskelet kaslarının çekilmesi ile refleksel oluşur. Bu kaslarda uygulanan baskıya metabolizmanın tepkisidir.Bu esnada kalp atışı yükselirken, nabız düşer.Sonuç olarak güç egzersizlerinde kalp atışı yükselmesine rağmen, oksijen alımı aerobik egzersizlerde olduğu gibi aynı seviyede yükselmez.Bu faktör kaslara metabolik yüklenmeyi azaltır ve bu nedenle kuvvet antremanının neticesi olarak, aerobik antremanının faydalarını sınırlar.Fizyolojik açıdan bakıldığında ‘’Pressor response’’ bize, güç antremanlarındaki oksijen alımı sırasında kalp atışının orantısız yükselişini açıklar.

2) Aerobik egzersizlerine düzenli katılan bir kişinin kanser riski düşer mi?

Araştırmalar bu tür egzersizlerin kanser riskini düşürdüğünü tam olarak kanıtlayamamakla birlikte, bazı kanser türlerine neden olan risk faktörlerini değiştirdiği saptanmıştır.Örneğin ; şişmanlık göğüs kanserine ve kadın üreme sisteminde bozukluklara neden olmaktadır.Düzenli yapılan kardiyovasküler aerobik egzersizleri kilo kaybını sağlayacağından bu tür risk faktörlerini azaltır. Hareketsiz işlerde çalışan erkeklerin hareketli işlerde çalışan erkeklere göre kolon kanseri riski yüksektir.Harvard Akademisi araştırmaları, aktif ve hareketli kişilerin kolon ve akciğer kanser türlerine yakalanma riskinin, aktif ve hareketli olmayan kişilere göre daha düşük olduğunu kanıtlamıştır.Diğer taraftan yaptığımız egzersizler yediğimiz yağlı yiyeceklerin ve sigaranın vücuttaki etkilerini yok etmez.Bu durum azda olsa kanser riskini beraberinde taşır.

3) Step aerobik egzersizi alt vücut sınırlarını zorlar mı?

Yapılan araştırmalar step egzersizi yaralanmalarının düşük seviyede ve genellikle kas ağrısı şeklinde olduğunu tespit etmiştir.Koşu ve aerobik dans egzersizlerine göre yaralanma riski düşüktür.Bench-stepping den kaynaklanabilecek yaralanmalara karşı aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir ;

• Egzersize başlamadan önce birkaç dakika kol hareketleri ve step board kullanılmadan yapılan bacak hareketleri ile ısınılmalıdır.

• Diz yaralanmasına karşı step board hiçbir zaman çok yüksek olmamalıdır.Step board a çıkarken dizler 90 C den fazla bükülmemelidir.Dizdeki yük, dizdeki esneklikle doğru orantılıdır.Dizdeki 90 C lik bir esnemede vücut ağırlığının 3 katı bir yük; 60 C lik bir esnemede ise, vücut ağırlığı kadar bir yük dizlere baskı yapar.

• Step board dan bir ayak mesafesinden daha uzak durmayın, bu şekilde achille tandonlardaki ve ayak tabanlarındaki baskıyı mümkün olduğu kadar azaltın.

• Step board dan inerken, önce ayak baş parmağınızı yere basın ve daha sonra topuğunuz yere değsin.Bu şekilde ağırlığınız ayaklara eşit şekilde dağılmış olur ve ayaklardaki baskı azalır.

• Lunge hareketlerini sınırlı sayıda yapın.Bu hareketler yapılan egzersizin yoğunluğunu artırmakla birlikte eklem ve bağlarınız üzerindeki baskıyı (stresi) artırır.

• Step egzersizleri yaparken sürekli karşıya bakın.Ayak hareketlerinize bakarsanız, boyun ve sırt ağrısına neden olabilirsiniz.

• Bağlarda ve eklemlerde herhangi bir ağrı hissettiğinizde egzersizi bırakın.Özellikle daha önceden bir diz ağrısı veya yaralanması yaşadıysanız, çok daha fazla dikkatli olmalısınız.

• Egzersiz sonunda mutlaka cool down (soğuma) ve streching (esneme) yapın.

http://www.fitturkiye.com/portal/yazi/6 Alıntıdır.

27 Temmuz 2008 Pazar

Güç çalışmasının 3 büyük faydası

Güç çalışması kas-iskelet sisteminin kondisyon ve kuvvetini çoğaltmaya yönelik direnç artırma eksersizidir.Amaç Kas tonusunu (sertlik)ve dayanıklılığını geliştirmektir. "Güç çalışması" ile eş anlamlı olarak "ağırlık çalışması" veya "direnç çalışması" gibi terimlerde kullanılabilir.Bunla genelde eş anlam taşırlar ve aynı amaca yöneliktirler. Fizyolojik olarak güç çalışması net olarak kas boyunu ve kas sertliğini artırır.Kas gücünün ve boyunun artması demek kemiklerin, tendonların ve ligamentlerin komple gücünün artması anlamındadır.Güç çalışması fizyolojik performansın dışında , kendine güven,itimat ve değer verme duygusunu oluşturur.

Fiziksel görünüm ve performansı geliştirir:

Güç çalışmasının en önemli sonucu fiziksel performansın artmasıdır.Kaslar enerjiyi tamamı tamıma kullanabilirler.Tüm motor fonksiyonlar en verimli şekilde çalışır.Yani kaslar toplayabilecekleri en yüksek enerji miktarını depolayabilirler. Güç çalışması kasın boyunu, gücünü ve dayanma kapasitesini arttırır.Antrenmanlarımızda olduğu kader iş ve günlük yaşantımızın da daha verimli olmasını sağlar. İyi bir güç çalışmasının diğer önemli bir etkisi baştan başa vücut görüntümüzü değiştirmesidir.Bu da kişinin kendine güveni, kendine saygısını arttırır. Diyelim ki Normal 80 kilo gelen bir kişinin 15 kilosu yağ geri kalan 65 kilosu ise kas kemikler organlar ve su oluşturur. İyi bir güç çalışması ile 7 kg kadar yağlardan eritirken ve 7 kg kadarda kaslara verir. Yani kişi yine 80 kilodur.Ancak vücudundaki yağ oranı azalıp kas oranı artmıştır. Aynı ağırlıkta olsa bile kasların gücü, sertliği, metabolik çalışması artmış ve kişi kendine uygun bir görüntüye kavuşmuş olur. Kişinin fiziksel performansı ve fiziksel görüntüsü iki şekilde geliştirilir.Çalışırken kasları geliştirirken aynı anda da kas kaybına engel olmak..30 yaşından sonra her yıl kas kalınlığından 700gr kadar kaybedilir.Bunun yerini ağırlığınızın aynı olduğunu düşünürseniz yağ dokusu alır.Bunun önüne geçmenin tek yolu düzenli eksersiz ve güç çalışması yaparak kasları kalınlaştırmak ( kas dokusu eklemek) olacaktır.Çoğu insan yetişkinlikten sonra yağlanmanın ve vücuttaki, sarkmanın normal olduğunu düşünebilir.Ancak düzenli güç çalışması aktivite demektir.Vücut ileri yaşlarda aktivitenin durdurmasından dolayı yağ depolamaya başlar.Kas dokusu da otomatikman azalır.Yürümek için bile baston gibi yardımcı malzemeler kullanınız.Halbuki güç çalışması size yaşlılık döneminizin de mükemmel geçmesi imkanını sağlar..Fiziksel, sosyal,seksüel aktiviteleriniz ileri yaşlara kadar sürer, sağlıklı bir yaşamınız olur.

Metabolik verimliliği arttırır:

Basal metabolizma faaliyeti demek vücudumuzun normal yaşamını sürdürebilmesi için enerji üretimi demektir. 30 yaşından sonra her yıl 600 gr kadar kas dokusunda bir azalma olduğunu söyledik.Yine bu yaştan sonra bazal metabolizmanın çalışmasında %1,5 luk bir kayıp olur.Bu şu demektir vücudumuz ne kadar iyi beslenirsek beslenelim enerji üretmede ve onu kullanmada eskisi kadar mükemmel olmaz.Her yıl kötüye gider.Aldığımız yiyecekler enerjiye çevrilip yakılamaz bu nedenle de depo edilmeye başlar.Bu yağ oranındaki artma demektir. Kaslarımız yüksek oranda enerjiye ihtiyaç duyarlar.Uyurken bile kaslarımız enerjimizin (toplam kalorimizin) %25 ini kullanırlar. Gerçek bir güç çalışması ortaya koyduğunuz zaman kaslarınız enerjiyi çok dada verimli kullanırlar.Az enerji kullanarak çok iş yapmaya başlarlar. Eğer kas dokusu artarsa kas dokusu içindeki metabolik faaliyetlerde o oranda artar.Eğer kaslarınız zayıf olursa metabolik faaliyetlerde zayıf olur. Bunu zayıflamak isteyen insanlarda görebilirsiniz.Kilo kaybına binaen halsizdirler bitkindirler.Performansları düşer.Bu nedenle performanslarını kazanabilmeleri için güç çalışmaları şarttır. Güç çalışmasındaki özellik kaslar güçlendirilirken yemek yemekten ve beslenmekten vücut alıkonulmaz.Kilo kaybederek yağ dokusunu azaltmak isteyen kimseler beslenmelerini de aksatırlar.Bu büyük bir hatadır.Unutmayın güç çalışması ile kilo vermekler , sıradan ki,lo verip yağ eritmek arasında ciddi farklar vardır.

Sakatlanma risklerinin önüne güç çalışılması ile geçilebilir:

Kas guruplarının dengeli olarak güçlenmesi teknik hareketlerde vücut dengesinin de tam olarak sağlanmasına katkıda bulunur.Şişman biri ile güç çalışması yapmış adaleleri dengeli birinin koşması, top oynaması , zıplaması sırasındaki denge durumu çok farklıdır. Kas gurupları az enerji ile çok iş yapabildiklerinden atık maddelerin vücuttan atılması da o denli çabuk olur.Buda antrenman ve müsabaka da yorgunluk kramplarının önüne geçen en önemli etkendir.

http://www.vucutcu.com/cont.php?cat=5&t=1358 Alıntıdır

24 Temmuz 2008 Perşembe

Doğru Bilinen Yanlışlar

Her gün çeşitli yayın organlarında beslenme konusunda birtakım haberlerle karşılaşmaktayız. Bunların bir kısmı tamamen bilimsel olmasına rağmen, bazıları ise doğruluktan tamamen uzaktır. Ancak maalesef asılsız haberlerin daha çok prim yapması doğru bilinen birtakım yanlışların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Halbuki bilim doğruların artmasından ziyade, bazen yanlışların azalması ile ilerlemektedir. Aşağıda doğru bilinen yanlışlardan birkaç örnek yer almaktadır.

Kabak Çekirdeği Zayıflatır, Bağırsakları Çalıştırır, Ay Çekirdeği Gibi Zararlı Değildir

Ay çekirdeğinin 100 gramı 560 kkal. enerji vermektedir. Somut bir örnek vermek gerekirse; enerjisi yaklaşık bir bütün somun ekmeğe tekabül etmektedir. Hem de hastalık gibidir, elimizi verir kolumuzu kaptırırız. Buna karşılık kabak çekirdeğinin zayıflatıcı etkisi olduğu, bağırsakları çalıştırdığı, ay çekirdeği kadar zararlı olmadığı düşünülür. Sanılanın aksine kabak çekirdeğinin kalorisi daha yüksektir (100 gramı 610 kkal.). Hiçbir zaman için bağırsakları çalıştırıcı, kabızlığı önleyici bir etkisi yoktur. Öte yandan her iki çekirdek türü de doymuş, yani kötü yağ içerdiği için kalp - damar sağlığı açısından zararlıdır. Kilo aldırıcı etkileri de göz ardı edilmemelidir.

Balık ve Yoğurt Beraber Yenirse Zehirlenme Yapar

Tazeliğini yitiren balıkta "histamin" adında bir proteinin miktarı artmakta ve bu madde aynı zamanda yoğurtta da bulunmaktadır. Aynı öğünde her ikisi de tüketilirse vücuttaki histamin miktarı artmaktadır. Bu durum özellikle alerjik durumu olan bireylerde bazı olumsuz tepkimelere yol açabilmektedir. Besin zehirlenmesi açısından olayı incelersek; balık bayat ise yanında yoğurt yenilse de yenilmese de zaten zehirlenmeye yol açar. O nedenle besinleri taze olarak tüketmeye dikkat etmeli, tazeliğinden şüphe edilen besinleri imha etmeliyiz.

Light / Diyet Ürünler Zayıflama Diyetlerinde Serbestçe Tüketilebilir

Bir ürünün üzerindeki "light" veya "diyet" ibaresi o besinin gün içerisinde serbestçe tüketilebileceği, enerjisinin olmadığı anlamına gelmemektedir. Sonuçta lezzet veren birtakım öğeler (yağ, şeker, un, tuz...) mevcuttur. Unutmayınız ki bunlardan herhangi birinde yapılan bir azaltma diğerindeki artış ile kapatılmakta ve lezzet bu şekilde korunmaktadır. O nedenle besinler satın alınırken etiketleri iyi bir şekilde okunmalı ve yorumlanmalıdır. Uygun olan ürün de serbestçe tüketilmemeli, eşdeğeri olan başka bir besinin yerine tercih edilmelidir. Aksi taktirde farkında olunmadan yüksek oranda enerji alımına, dolayısıyla kilo kazanımına yol açabilir.

Aç Kalmak Zayıflatır

Zayıflamak uğruna aç kalmak, öğün atlamak sanılanın aksine genelde kilo alımı ile sonuçlanmaktadır. Çünkü yeterince beslenemeyen metabolizma, durumu "kıtlık" olarak algılamakta ve tüketilen her besini savunma mekanizması olarak (yarın bir gün tekrar aç kalırsam enerji olarak kullanırım mantığı ile) vücutta yağ şekline depo etmektedir. Tıpkı bizlerin sular kesildiğinde depo ettiğimiz suyu kullanıp, suların geri gelmesi ile birlikte depoyu tekrar doldurmamız ve fazladan yedekleme yapmamız gibi. Önerilen; dengeli bir beslenme programına eşlik edecek egzersiz ile fazla kilolardan kurtulmaya çalışmaktır.

Zeytinyağı Mucize Bir Yağdır

Zeytinyağı önerdiğimiz yağlardan biridir. Omega - 9 adı verilen yağ asitlerini içermektedir. Ancak ekmeğinizi zeytinyağına bandırarak, salatalarınıza gönlünüzce zeytinyağı gezdirerek bolca tüketmeyiniz. Sonuçta katı da olsa sıvı da olsa 1 gram yağ 9 kkal. enerji vermektedir. Dolayısıyla fazlası kilo aldırmakta ve oluşan şişmanlığa bağlı olarak birtakım sağlık problemleri de ortaya çıkmaktadır. O nedenle katı yağlar kötü olarak tanımlanıyorken, zeytinyağı da kötünün iyisi olarak görülmeli, aşırı kullanımdan kaçınılmamalıdır.

Yumurta Kolesterol Sebebiyle Çok Zararlıdır

Yumurta bazen aklanır, bazen çok zararlı denilir. Maalesef yumurtanın içerisinde doymuş yani kötü yağlar bulunmaktadır. Kolesterol içeriği de biraz yüksektir. Buna karşılık içerdiği elzem / esansiyel (yani vücuda dışarıdan alınması gereken) yağ asitleri açısından oldukça dengeli bir örüntüye sahip olan yumurtanın protein içeriği de anne sütündeki proteine eşdeğerdir. %100 oranında vücut proteinlerine dönüşümü söz konusu olduğu için "örnek protein" olarak tanımlanmaktadır. Hatta sarısında bulunan "lesitin" adındaki bir madde sanılanın aksine bizlerin kan kolesterolünü o kadar da yükseltmemektedir. O nedenle sağlıklı bireyler dilerse günde bir adet yumurta yiyebilirken; kolesterol, tansiyon, şeker problemi olanlar, karaciğer veya safra kesesinde sorunu olanlar farklı günlerde olmak koşulu ile haftada en çok 2 adet yumurta yiyebilirler. Tabi bu yumurtanın pişirilme şekli de önemlidir. Haşlama, menemen ve çılbır şeklindeki tüketim önerilirken; kıymalı, pastırmalı, sucuklu veya tereyağlı olarak yenilmesi uygun görülmemektedir.

Gıda Katkı Maddeleri Kansere Yol Açar

Yapılan bilimsel çalışmalar tüm kanser nedenlerinin % 1'inden daha azının gıda katkı maddelerinden kaynaklı olabileceğini göstermektedir. Hatta bazı katkı maddeleri sanılanın aksine kanserojen maddelerin oluşumunu ya da etkisini engelleyici niteliktedir. Genelde koruyucu amaçlı kullanılan gıda katkı maddeleri besinin raf ömrünü arttırıcı, lezzet verici niteliktedir. Unutulmamalıdır ki, hiçbir gıda katkı maddesi toksik değildir. Toksik olan dozudur.

http://www.bodyforumtr.com/beslenme/dogru-bilinen-yanlislar-a31.html Alıntıdır.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Growth Hormone - Büyüme Hormonu

1 - Büyüme hormonu nedir?

Büyüme hormonu tüm salgı bezlerinin orkestra şefi olan hipofiz bezinden salgılanan adından da açıkça anlaşıldığı gibi bebek ve çocukların büyümesini sağlayan bir hormondur. Büyüme hormonu kimyasal olarak 191 adet aminoasit dediğimiz yapıtaşının yanyana gelmesi ile oluşan polipeptid yapısında bir hormondur. Amerikan Board Sertifikalı Doktorlar Derneği Başkanı Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Can polipeptidin ne demek olduğunun sadece bilim adamları tarafından değil halk tarafından da bilinmesi gerektiğini çünkü büyüme hormonu hakkında yapılan araştırmaların kamuoyuna açıklanması ile bu hormonunun efsaneleştirildiğini belirtti. İnsan Büyüme Hormonunun laboratuar ortamında genetik olarak bakterilerden sentezlenmesi kısa boylu çocukların tedavisinde bir çığır açmış ve büyüme hormonu çocuk (pediatrik) hormon hastalıkları uzmanları tarafından bazı cücelik türlerinin tedavisinde başarı ile kullanılmıştır. Daha sonra bu çocuklar boy gelişimlerini tamamladıklarında yani 18-20 yaşlarına ulaştıklarında büyüme hormonu kesilmiştir. Ancak aradan 15-20 yıl geçtiğinde yani bu çocuklar 40 yaşında yetişkin çağa ulaştıklarında bir çoğunun göekli kasları zayıf şişman kişiler oldukları görülmüştür. Çocukluk çağında büyümeleri için büyüme hormonu verilen ancak yetişkin çağda bu tedavi uygulanmayanların sosyal hayata uyum sağlayamadıkları, evlilik ve iş hayatını düzgün bir şekilde yürütemedikleri, bir kısmının intahar ederek bir kısmının ise kalp krizi ile daha 50 yaşına varamadan hayata veda ettikleri uzmanlar tarafından gözlenmiştir. O noktadan sonra bu tip erişkinlerde büyüme hormonu tedavisi uygulanmaya başlanmış; büyüme hormonunun bu tür hastaları zayıflattığı, kaslarını kuvvetlendirdiği, kalp hastalıklarını önlediği tesbit edilmiştir. Bundan 30 yıl önce büyüme hormonu sığırların hipofiz bezinden elde edilip kısa boylu çocukların tedavisinde kullanılmıştı. Ancak 1970’lerde Avrupa ve Amerika’da uygulanan bu tedavi bazı hastalara deli dana hastalığının bulaşması nedeniyle terkedildi. Molekuler genetik yöntemle laboratuarda elde edilen büyüme hormonu tedavisi hiçbir şekilde bulaşıcı hastalık riski taşımadığı için biz endokrinoloji yani hormon uzmanları tarafından gerçek bir efsane olarak karşılandı. Büyüme hormonu tedavisinin konu hakkında yeteri bilgi derinliği olmayan kişiler ve hatta konunun uzmanı olmayanlar tarafından vücut geliştirenlere ve atletlere kas gücünü arttırmak veya yaşlı kişilere antiaging maksadı ile verilmesi hormon hastalıkları uzmanları tarafından onaylanmamaktadır. Büyüme hormonu büyümeyi vücutta protein sentezini arttırarak sağlar. Aminoasit denilen yapıtaşlarının hücreler tarafından özümsenmesini; ardından yanyana getirilip protein şeklini almasını uyarır. Proteinler kemiklerin boyca büyümesini, kasların gelişmesini, iç organların hacim olarak artmasını sağlar. Büyüme hormonu cildin yumuşak ve kırışıksız olmasına, tırnak sağlığına katkıda bulunur. Bunları gerçekleştirirken göbekteki ve diğer tüm bölgelerdeki yağları eritir ve onları vücudun enerjisini sağlamak için yakar. Kandaki şeker düzeyinin aşırı düşmesini önler.

2 - Yetişkinlerde ne sağlıyor?

İnsanın fiziksel ve psikolojik sağlığının devamı için hipofiz bezinden büyüme hormonu salgısı gerekir. Büyüme hormonu ekikliği olan erişkinlerde metabolizmadan, uykuya, psikolojik rahatsızlıklardan kan şekeri düşüklüğüne bir çok belirti ortaya çıkmaktadır. Büyüme hormonu aynı zamanda anti-insülin yani insülinin zıttı bir hormondur, insülinin fazla çalıştığı yani kan şekeri düştüğü durumda diğer hormonlarla beraber büyüme hormonu devreye girip kan şekerini yükseltir. Yetişkinde büyüme hormonu eksikse kan şekeri daha fazla düşer ki bu da titreme, terleme, çarpıntı ve baygınlık şikayetlerine neden olur. Büyüme hormonu hipofizden salgılanır. Hipofiz bezi aynı zamanda tiroid bezi, böbrek üstü bezi ve cinsel organların çaılşmasını düzenler. Büyüme hormonu eksikse iç salgı sisteminin ahengi bozulur, başta cinsel isteksizlik olmak üzere, sexuel yetersizlikler, adet düzensizliği ve diğer hormon sistemlerinde dengesizlikler görülür. Yetişkinlerde büyüme hormonu hücrelerin kendini yenilemesi, ölen hücrelerin yerine genç hücrelerin yaşatılması, iç organların eskiyen bölgelerinin onarılması için önemlidir. Büyüme hormonu bu etkilerini karaciğerde bulunan insulin benzeri büyüme faktörü adı verilen IGF-1 (İngilizcesi: insulin like growth factor-1) maddesinin sentezlenmesini uyararak gerçekleştirir. Özetle büyüme hormonu yetişkinlerde ömrünü tamamlayan hücrelerin yenilenmesinde, kas ve kemiklerin kuvvetinde, kalp kasının günün 24 saati, yılın 365 günü devamlı kasılması için gereken dayanıklılığı sağlamada, kişinin metabolizmasının hızlı bir şekilde çalışmasında, fiziksel ve psikolojik sağlığın mükemmel sürdürülmesinde rol oynar.

3 - (Yetişkinlerde ) Eksikliğinde hangi sorunlar ortaya çıkıyor?

Yetişkinlerde büyüme hormonu ekikliği ancak hipofiz bezinde büyüme hormonu üreten hücrelerin görevini durdurması ile ortaya çıkar. Bu beyin ameliyatları, beyne uygulanan radyasyon, hipofiz bezinde tümor, hipofiz bezi veya beynin alt kısmında mikrobik veya mikrobik olmayan iltahap, kafa travması veya vücutta hipofiz bezine karşı antikor üretilmesi ile olur. Diğer bir sebep ise genç kadınlarda doğum sonrası ağır kan kaybı neticesinde hipofiz bezinin olumsuz etkilenip tümden çalışmayı durdurmasıdır. Büyüme hormonu eksikliğinde fiziksel, metabolik ve psikolojik belirtiler açığa çıkar. Büyüme hormonu tedavisi ile bu belirtiler düzelir. Yetişkinlerde büyüme hormonu eksikliği belirtileri şunlardır:

Enerji düşüklüğü, halsizlik
Yorgunluk Kaslarda güçsüzlük
Uyku problemleri
Şişmanlık
Göbekte yağ toplanması (Abdominal obezite)
Osteoporoz (kemik erimesi)
Kas kitlesinde azalma
Yağ kitlesinde artma
Sosyal ilişkilerde zayıflama
Evlilik veya iş hayatı ile ilgili sorunları çözmede zorluk
İçe kapanma
Endişe ve umutsuzluk
Depresyon
Kan şekerinde düşüklük ve bunun belirtisi olan titreme, terleme ve çarpıntı
Kalp kasının kasılmasında kuvvetsizlik
Tansiyon yükselmesi
Kolesterol düzeyinde artış
Kan yağlarında trigliserit ve kötü kolesterol (LDL) düzeylerinde artış.
Damar sertliğinde artma
Kalp krizi ve felç riskinde artma

4 - Bu durumda nasıl bir tedaviye başvuruluyor?

Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Can tedaviye geçmeden once doğru teşhisin konulması gerektiği konusunun altını önemle çizdi. Belirtileri olan ve hipofiz bezinde sorun olduğunu bildiğimiz hastalarda büyüme hormonunu uyararak ölçüyoruz. Bu yazıyı okuyup gidip hemen laboratuarda kan verip büyüme hormonu düzeyinizi ölçtürtmeyiniz. Çünkü alacağınız sonuç hiçbir anlam ifade etmez. Büyüme hormonu düzeyi yaş ilerledikçe düşer ve büyüme hormonu salgısı gece daha fazladır. Büyüme hormonu hipofiz bezinden 20-50 dakikalık süreler halinde bir salgılanıp bir durur. Laboratuarda günün herhangi bir zamanında aldırdığınız kandaki büyüme hormonu düzeyi bu salgılama süresinin neresine denk düştüğü bilinmediği için anlamsızdır. Bu yüzden büyüme hormonunun ölçümü bir endokrinoloji yani hormon hastalıkları uzmanı nezareti altında hormon ölçümü konusunda deneyimli bir laboratuarda yapılmalıdır. Endokrinoloji uzmanı tarafından hastaya kontrollü bir şekilde insulin verilerek kan şekeri 45 mg/dl’ye düşürülür, bu durumda kan alınır işte bu uyarılmış kanda büyüme hormonu düzeyi 5 ng/ml üzerinde olmalıdır. Altında ise hastada büyüme hormonu eksikliği vardır. Eğer kişide kalp rahaztsızlığı gibi bir problem varsa kan şekerini düşürmek sakıncalıdır, o zaman arginin veya GHRH denilen madde ile büyüme hormonunun ne kadar uyarıldığına bakılıp teşhis konulur. Tedavi için büyüme hormonu her gün iğne şeklinde uygulanarak verilir. Büyüme hormonu aynı şeker hastalarının kullandığı insulin kalemleri gibi rahat taşınan, estetik, doz ayarı kolay olan kalemler şeklinde hastaların kullanımına sunulmuştur. Hem ABD hem Türkiye’de Sağlık Bakanlığından onaylıdır. SSK ve Emekli Sandığı tarafından Sağlık Kurulu raporu ile hastalara verilmektedir. Büyüme hormonu tedavisinin aylık maliyeti milyarları fazlası ile geçmektedir. Tedaviye düşük dozda başlayıp hasta tam düzelene kadar dozu arttırmak gerekir. Doç. Dr. Selçuk Can bazı eczanelerde büyüme hormonu adıyla satılan tabletler bulunduğunu bunların tamamen etkisiz olduğunu söyledi. Büyüme hormonu protein yapısına benzediği için ağızdan tablet yoluyla alındığında mide tarafından sindirilir. Örneğin 5 gram büyüme hormonunu injeksiyon yerine tablet olarak ağızdan alırsanız 5 gram kıyma yemiş gibi olursunuz; her ikisi de mide asidi ve pankreas enzimleri ile parçalanıp sindirilir. Büyüme hormonu tabletleri food supplement (yiyecek katkı maddesi-vitamin) olarak satılmaktadır, Tarım Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Hiçbir faydası yoktur, hiç bir zararı da yoktur. Bunları almakla sadece paranızı boşa harcamış olursunuz.

5 - Anti - Aging uygulamasında ne zaman başvurulmalı?

Hangi amaçla başvuruluyor ? Neye dikkat edilmeli? Gelişigüzel kullanılırsa, nelere yol açabilir? Anti- Aging uygulamalarına 40 lı yaşların sonu 50’li yaşların başından itibaren başlanmalıdır. Bunlar vücudun en çok yıprandığı ve sağlık sorunlarının ilk sinyallerini verdiği yaşlardır. Kişiler yoğun bir iş hayatından sonra yılların verdiği tahribatı silmek, aksayan vucüt fonksiyonlarını teşhis ve tedavi ettirmek, emekli olmayı redderek eski gençlik günlerindeki gibi tam tempo çalışmayı sürdürmek için antiaging’e başvuruyor. Antiaging’e bir diğer başvuru nedeni de ölüm ve yaşlanma korkusu. Bunu ne kadar geç yaşarsam o kadar iyi olur düşüncesi. Anti-Aging İngilizce’den tam çeviri anlamı ile yaşlanmaya zıt olmak, yani gençleşmek anlamına geliyor. Bu ütopik ve ulaşılması bilimsel olarak imkansız bir kavram olsa da günümüzde ileri yaştaki kimseleri sağlıklı olarak ve olabildiğince uzun yaşatmanın yolları açığa çıktı. Anti-Aging olarak uygulananlar aslında sağlıklı yaşam metodları ve bunlar hayatın her yaşında yapılması gereken sağlık davranışlarıdır. Ancak yaşlanma korkusu bunu insanlara daha geç yıllarda yaptırtıyor. Anti-Aging uygulamalarında sebze ve meyva ağırlıklı, antioksidanlardan zengin, vitamin açısından faydalı beslenme ilk göze çarpan yol. Bu uygulama gerçekten vucüttaki fazla yağların atılmasını ve damar içlerinin temizlenmesini sağlıyor. Diğer Anti-Aging uygulamasında doğa sporları, meditasyon, yoga ve benzeri aktiviteler yer almaktadır. Bunlar fiziksel ve psikolojik sağlık için faydası tartışılmaz noktalar. Anti-Aging amacı ile vitamin ve hormon takviyesi ise modern tıp tarafından tam kabul görmemiş bir uygulamadır. Ancak üzerinde tartışma olmayan yani tarafımdan tamamen etkisiz ve sakıncalı görülen nokta ise Anti-Aging amacı ile büyüme hormonu uygulamasıdır. Büyüme hormonu yağları eritip kasları geliştirse ve hücreleri yenilese dahi bu etkiler hipofiz bezinde yeteri kadar kendiliğinden büyüme hormonu üretemeyen kişilerde müşahade edilmiştir. Bunun içinde büyüme hormonu bir endokrinoloji uzmanı gözetiminde kan şekerini belli bir noktaya düşürülüp ölçülmelidir. Tedavinin faydası o zaman risklerden daha fazladır. Büyüme hormonu sağlıklı hücreleri yenilediği gibi kanser hücrelerini de büyütüp çoğaltır. Gelişigüzel bir kullanım durumunda kişide teşhis edilmemiş 2 mm boyunda ufak bir kanser varsa bu doğal halde 10 yılda 2 cm’e büyüyüp metastaz yaparak karaciğer ve kemiklere sıçrayacaksa büyüme hormonu verildiğinde bu sıçramayı on ayda yapar ve bilinçsiz kullanımda kişinin hayatına mal olabilir. Büyüme hormonu tedavisinde doz fazla olursa kişide eklem ağrıları, el, ayak, burun ve çenede büyüme olabilir. Diğer yan etkileri ise tiroid tembelliği yapması ve kalp hastalarında vücutta su tutmasına neden olup ödem ve kalp yetmezliğine sebep olmasıdır. Bu yüzden büyüme hormonu tedavisi gerekli testler yapıldıktan sonra bir endokrinoloji uzmanı tarafından yürütülmelidir.

http://www.vucutcu.com/cont.php?cat=4&t=1322 Alıntıdır.

20 Temmuz 2008 Pazar

Sihirli 6 Temel Hareket

Bodybuilding çalışmaları temel ve ayırıcı hareketler olmak üzere ikiye ayrılırlar.Temel hareketler kas kütlelerini oluşturmaya yararken,isolation (Definition) tabir edilen ayırıcı detay hareketler ise kas kütlesini estetik açıdan şekillendirmeye, son rötüşlar vermeye yönelik yapılan hareketlerdir.Ancak kısa sürede gelişmeye ve kaslı bir görünüme ulaşmak için temel hareketlerin en temelleri olarak:

1.Hareket:Bench Pres(Göğüs kasları)
2.Hareket:Squat(Bacak kasları)
3.Hareket:Deadlift (Bacak kasları)
4.Hareket:Barbell Curl (Standing)(Kol kasları)
5.Hareket:Barbell Rowing (Bent over)(Koltuk altı /sırt kasları)
6.Hareket:Neck Press (Behin / Front) (Omuz/sırt kasları)

Bu 6 temel hareket aşağıda belirtildiği şekilde yapılmalıdır:

BenchPress: Gögüs,omuz,arka kol kaslarını komple çalıştıran çok temel bir hareketdir.Hacim ve şekil kazandırdığı gibi vucudun duruşunu gösteren bir kas grubudur.Barbell (Bar çubuğu) ya da dambılla bench (sehpa) üzerinde yapılan bir itme hareketi olup hareket sırasında sırt düz ve sehpayla bitişik olmalı sırta kavis verilmemelidir.

Squat: Temel bacak hareketi olup,dikkatli yapılmalıdır.Ağırlık kemeri takılarak yapıldığı takdirde bel sakatlıklarının önüne geçilebilir.Mide kas grubuyla vucudun en büyük kas grubu olan 4 başlı kası (Quadriceps) ve kalça kasını (Gluteus).bu hareket çok iyi çalıştırır.Omuza alınan barbell ile 90’ den fazla eğilme yapılmamalı, baş karşıya doğru dik tutulmalı , çene – göğüs kemiğinden 8-10 cm kadar yukarıda tutulmalı ve diz kapaklarına teğet geçen düşey hayali çizgi ayak parmaklarının ön hizasını aşmamalıdır.

Deadlift: Barbellı bir el üst tutuş, bir el alt tutuş şeklinde kavrayarak yerden kaldırma ve koparma hareketidir.Dizler kırık veya düz olmaküzere 2 şekilde yapılır.Dizlerkırık yapıldığında kaslarda Squat hareketine benzer bir etki bırakır,düz bir şekilde yapılması ise Biceps Femoris ve Hamstring tabir edilenarka bacak kaslarını çalıştırır.

Barbell Rowing(Bent-Over):Bu hareket sırt /koltuk altı kaslarımızın kuvvetlenmesini sağlar.Omurgayı destekleyen ve omurganın her ikiyanında bulunan simetrik kas grubunun gelişimini sağlar.Harekete dizler hafif kırık,ayaklar omuz genişliği kadar açık şekildebaşlanır,barbell mide kısmına doğru çekilir.Bu konumda gövde yere eğik fakat bel omuru hafifçe içeriye çekilir.Parmakların konumuönemlidir.Parmaklar üst tutuş ile barı kavrarken;bar parmaklar vücuda doğru bakacak şekilde kaldırılırsa koltuk altı kasları,parmaklarkarşıya bakacak şekilde çekilirse biceps kasları çalışır.

Barbell Curl(Stading):Ön kol kası olarak da bilinen çift başlı pazu kası (Biceps) bölümünü geliştiren temel harekettir.Ayakta omuzgenişliğinden daha geniş bir duruşla,avuç içleri karşıya bakacak şekilde tutulan bar yavaş ve kontrollü bir şekilde dirsekler gövdenin yantarafında sabitlenmiş olarak omuz seviyesine kaldırıp/indirilir.Bu hareket sırasında biceps kasındaki gerilimi sabit tutmak için kaldırış veindiriş hareketlerinin son noktasında dinlenme yapılmamalıdır.

Press Neck(Behind/Front):Omuz kaslarını geliştiren ve hacim veren bir hareket olup aynı zamanda üçbaşlı (Triceps) tabir edilen arkakol,üst göğüs kaslarını da çalıştıran temel bir harekettir.Barbell bir omuz genişliğinden biraz daha fazla açık şekilde tutularak ense arkasınaveya öne doğru kaldırılıp indirilir.Hareket sırasında baş öne, arkaya,sağa sola oynatılmadan sabit tutulur,ağırlık boynun alt kısmından dahaaşağıya indirilmemelidir.Bu temel hareketler düzenli ve değişik sistemlerle tekrarlandığında kas gelişimine büyük katkıda bulunacaktır.

http://www.bodyforumtr.com/antreman/sihirli-6-temel-hareket-a120.html

16 Temmuz 2008 Çarşamba

Antrenmanın Kalp Üzerindeki Etkileri

Kalp, genel yapılanması ve çalışma mekanizmasıyla tam bir biolojik mühendislik harikasıdır. Sporla ilişkisi olmayan insanların kalpleri bile dayanıklılık bakımından oldukça güçlü birer kastır. İnanılmaz yoğunlukta bir damar yapısına sahip olan kalbimiz, milimetrekarede yaklaşık 2000 kılcal damarı barındırmaktadır. Bunda amaç yeterli derecede oksijenin kalp kasına sürekli ve güvenli olarak çok büyük mesafeler katetmeden ulaştırılabilmesidir. Kalp hücreleri, yoğun şekilde mitokondri ile yüklüdür. Mitokondri nedir dediğiniz duyar gibi oluyoruz. Mitokondri, kas hücrelerinin güç üreticileridir: Oksidasyona uğramış enzimleri içeren bu yapı, vücudun hareketi esnasında, oksijeni kullanarak, yağ asitleri ve karbondhidratlardan yararlanarak enerjiyi Adeno Fosfat (ATP olarak bilinir) formatında oluşturur ve mensubu bulunduğu kas grubunun kullanımına sunar. Genel bir bilgi vermek gerekirse, glükoz (karbonhidratlar) ve yağ asitleri, enzim bazlı bazı ön işlemlerden geçerek, mitokondri aracılığıyla parçalanır ve oksijen ile birleşerek başta ATP olmak üzere sıcaklık, karbondioksit ve suyun oluşmasını sağlar. Bu yan çıktıların herbirinin büyüklüğü sporcuların performansını şöyle ya da böyle etkilemektedir. Gelelim tekrar kalbimize: Kalp hücrelerindeki mitokondri oranı %25-30 seviyelerini bulmaktadır. Antrenmansız bir insanda kemiklerle ilişkili kaslarda ise bu oran %5 seviyelerini ancak bulur. Kalp hücreleri en yüksek hareket yüklemelerinde dahi oluşacak laktat üretimini en düşük seviyede üretecek şekilde yapılanmıştır. Böylece yağ asitleri, laktat ve kan şekeri (glükoz) kas tarafından eşit etkinlikte kullanılır hale gelir. Peki düzenli ve sürekli bir çalışma temposuna bu denli hazır yaratılmış bu inanılmaz kas yapısı üzerinde dayanıklılık antrenmanları nasıl bir etki yaratıyor? Cevap oldukça basit aslında. Kalbimiz bu çalışmalara gittikçe büyüyerek tepki gösterir. Hareket yoğunluğu en üst seviyeye yükseldiğinde dayanıklılık antrenmanları ile çalıştırılmış kasların bu yüklemelere cevabı ne daha hızlı atarak, ne daha yüksek bir basınçla kanı pompalamaya çalışmak ne de bünyesindeki kılcal damarların sayılarını artırmak şeklinde olmaktadır. Antrenmanlı bir insan ile sıradan bir insanın kalpleri arasındaki tek fark bir batımda kalbin pompaladığı hacimdeki artıştır. Bu durum yüksek dayanıklılık performansının yakalanmasında oldukça kritik öneme sahiptir. Peki neden böyle oluyor? Kalp öncelikle ve en başta bir pompa görevi görmektedir. Hücresel enerjinin oluşturulabilmesi için oksijenle dolu kanı vücuda yaymak ile görevli bir pompa. Vücudun hareketi esnasında çalışan kaslar, talep ettikleri hücresel enerji seviyelerini yükseltirler. Daha fazla enerji oluşturabilmek ancak mitokondriye daha fazla enerji göndermekle mümkün olur. Kaslar tarafından oluşturulabilecek enerjinin miktarı kalp tarafından ulaştırılabilecek kan hacmi ile doğrudan bağlantılıdır. Daha büyük bir pompa ile beslenen bir vücut daha üst yoğunluktaki çalışma seviyelerini gerçekleştirebilecek hale gelir. Bunu formülize etmek istersek: Oluşturulabilecek en üst seviyedeki hareket çıktısı = En üst seviye kalp atış sayısı x Kalp atış hacmi. Kalp atış hacmi sol karıncık tarafından batımda gönderilen kan miktarını ifade eder. Dayanıklılık antrenmanları, mitokondrial çalışma yapısını şu 3 noktada etkiler:

1- Dinlenme Sırasındaki
2- En üst seviyeye ulaşmadan gerçekleştirilen hareketlerde
3- En üst seviye hareketlerde

Ortalama bir insanda dinlenme sırasında kalp atım hacmi genelde 70ml/atış kalp atış sayısı ise dakikada 70'dir. Bu bize 70x70 ya da yaklaşık dakikada 5 litrelik bir kan devirdaimini sağlar. Bu hacmin büyüklüğü vücuda dinlenme esnasında gerekli olan oksijen miktarının yanısıra, kanın temizlenmesi için böbreklere kanın hangi şiddette gönderilmesi gerektiğine bağlıdır. Toplam dolaşıma çıkacak kan hacmindeki değişim üzerinde antrenmanların önemli bir etkisi olmazken dinlenme esnasında kalbin bu talebe vereceği tepkiler değişeceği için yapılan antrenmanlar dolaylı olarak bu değişken üzerinde önemli bir etkide bulunur. 6 aylık bir dayanıklılık antrenmanı sonucunda dinlenme sırasında kalp atışı 55 seviyelerine inebilir. Aynı süreç içerisinde kalbin bir batımda pompalayabileceği hacim ise 90 ml’ye çıkar. Yani dinlenme esnasında düşüş gösteren kalp atış sayısı aynı dönemde yapılan antrenmanların sonuçları ile ilgili önemli bir ipucudur. Bu kalp atışı 55 seviyesinden çok daha düşük seviyelere de inebilmektedir. Başarılı dayanıklılık sporcularında bu sayı 30-40 atışlar seviyesinde görülür. Dinlenme esnasında vücuda gerekli olan oksijen seviyesi değişmeyeceğıne göre bu düşüş tamamen pompalama hacminin artışıyla ilişkilendirilebilir. Yani gerekli olan enerji daha az kalp atışıyla ve daha az miokardial çalışma ile gerçekleştirilebilir hale gelir. Belirli seviyelerde hareket üretmeye başladığımızda, hareket ile ilgili çalışan kaslara daha fazla miktarda oksijen ulaştırılması gereği doğar ve bu bağlamda kalbin pompalama hacminde artış görülür. Eğer 3 ay süreyle düzenli egzersiz hayatına sahip olmuş bir insana, bu dönemin öncesinde ve sonrasında 8 dakikada 1.5 km koşma testi uygulansa şu sonuçları elde ederiz.

1- Böyle bir egzersizi gerçekleştirmek için gerekli olacak metabolik çalışma seviyesi değişmeyecektir. (Koşu tekniğinde bir ilerlemenin gerçekleşmediği varsayılarak)
2- Bu nedenle kalbin üreteceği çıktı aynı olacaktır.
3- Fakat bir batımda kalbin göndereceği hacimde artış görülecek, 3 ay öncesine göre aynı yoğunluktaki bir çalışmada oluşacak kalp atış sayısı düşecektir.

Araba teknolojisinden örnek vermek gerekirse, küçük olan motorumuzu daha büyük hacimlisiyle değiştirmiş ve böylece daha düşük devirlerde aynı beygir gücünü elde etmiş oluruz. Hepimiz için vücudun en üst düzey kapasitesini aşacak bir "hareket yoğunluğu sınırı" bulunmaktadır. Bu sınıra ulaşıldığında, üretilen enerji yoğunluğundaki artış, kalp atış sayısını bir noktadan sonra artıramaz hale gelir. İşte bu seviye en üst kalp atış sayımıza ulaştığımız noktadır. Bu seviye kişiden kişiye değişim gösterir ve yaşlandıkça bu seviyeden mutlaka gerileme yaşanır. Örneğin çok düzenli bir spor hayatına sahip olunsa da 40'lı yaşlarda her geçen sene 1 atımlık bir azalış görülmesi normaldir. Hangi yaşta olunursa olunsun en üst seviyedeki kalp atış sayısını en sağlıklı şekilde bulabilmek için bu amaca uygun stres testlerini uygulamak gerekir. Bu denli net bir tespit gerekmiyorsa, yaklaşık üst seviye kalp atış sayısını bulabilmek için “220 eksi yaş” formülü uygulanabilir. Bu formül bize yaklaşık olarak -/+10 kal atış seviyesinde bir sonucu verecektir. Üst seviye kalp atış sayısı tüm vücudun katılımının olmayacağı bir egzersiz ile sağlıklı olarak tespit edilemez. Aynı şekilde teste tabi tutulacak kişinin alışık olmadığı bir egzersiz ile de sağlıklı sonuçlar elde edilmesi mümkün değildir. Örneğin bir kişi koşarak yokuş çıkma şeklinde oluşturulan bir test ortamında 195 atış/dakika’lık üst düzey kalp atışı sonucu elde ederken, aynı kişi aynı yoğunlukta bir bisiklet testinde 191 ve yüzme testinde 187 atış/dakika sonucunu elde edebilir. Bu elde edilen sonuçlar, yapılan spora bağlı tepe noktalarıdır ve bu spor dallarında yapılacak antrenmanlarda çalışma aralıkları belirlenirken bu üst seviyeleri kullanmak en doğru sonucu verecektir Unutulmaması gereken en önemli şey üst seviye kalp atış sayısının antrenmanlar ile yükseltilemeyeceğidir. Bu sayı düzenli bir spor yaşamı olan bireylerde aynı kalır ve 30'lu yaşların sonlarından itibaren yavaş da olsa gerileme göstermeye başlar. Halbuki daha önce de belirttiğimiz üzere bir kalp atışının hacmi artabilir. Böylece vücudun oluşturabileceği üst seviye enerji çıktısı buna bağlı olarak artırılabilir. İşte vücudun üst seviye oksijen kullanma kapasitesini (VO2 max) artıran en önemli neden de budur. Antrenman sonucu elde edilen dinlenme seviyesindeki düşük kalp atışı seviyesi ve kalp atış hacminde görülen artışlar, antrenmanlara ara ya da son verilmesi sonucu yeniden ve hızla eski seviyelerine dönecektir. Bu noktada amatör ya da yarı profesyonel olarak sporla uğraşan insanlarda önemli bir tehlike bulunmamaktadır. Ancak eğer uzun yıllar profesyonel olarak sporla uğraşılmışsa, kalp aynı oranda büyümüş olabilir ki, sporun bırakılması, kalbin eski haline sağlıklı bir şekilde dönebilmesi ve vücudun bu yeni duruma adapte olabilmesi için de özel antrenman programları uygulamak gerekebilir.

http://www.vucutcu.com/cont.php?cat=33&t=1370 Alıntıdır.

10 Temmuz 2008 Perşembe

30 Vücut Geliştirme Yalanı

1:DOPİNG ALMADAN PROFESYONEL VG CİLER KADAR KAS HACMİ YAPABİLİRSİNİZ. SADECE DAHA FAZLA ZAMAN ALIR

Vg dergilerinin söylediklerinin aksine, bütün profesyonel vücutçular ya doping ya da dopingle birlikte diğer büyümeyi tetikleyici ilaçları alıyorlar.hormonları artırmadan o kadar kaslı olmak, kağıt gibi bi deriye sahip olmak, (çoğu vg cinin yaptığı) bazen vg prensipleri yerine getirilmediği, çalışma düzeni bozulduğu halde, halde hacim yapmaya devam edebilmek mümkün değil.çoğu ek besin dağıtım firmaları, sizi bunun aksine inandırmaya çalışıyorlar.
ancak bu pes etmek için bir neden değil. sanat eseri antrenman prensiplerini kullanarak, besleyici bir diyet uygulayarak, yeterince dinlenerek, neredeyse her insan vücudunda inanılmaz değişiklikler yapabilir. yarışmacı olmak sizin geleceğiniz olmayabilir, ancak size karşı saygı uyandıracak bir vücut -kendine saygı ve sağlıkla birlikte- kesinlikle yapılabilir.

2: ÇOK HACİMLİ OLMAK İÇİN, AŞIRI KALORİLİ DİYET UYGULANMALIDIR

Evet bu doğru, gerçekten çok kalorili bir diyet uygularsanız gerçekten hacimli olabilirsiniz. ama michelin adamının ikizine benzersiniz. eğer definisyonlu ve aynı zamanda hacimli olmak istiyorsanız, metabolizması çok hızlı olanlardan da değilseniz, aşırı kalorili diyet size yağ olarak geri dönecektir. ne yazık ki araştırmaların gösterdiğine göre, yüksek kalorili diyetten elde edebileceğinizin %65 i yağ! kalan %35 in %15 i de su. *yani size %20 lik kas bölümü kalıyor
doktor scott connelly e göre (mm2k bahar 1992 sf 21(*bu ne a.k ) kas gelişminin sadece %20-%25 i artırılmış protein sentezinden elde edilir. geriye kalan gelişim, direkt olarak kas hücrelerinin basal laminasındaki uydu hücrelerinin hızlı çoğalmasına bağlıdır ve alınan kalori bu kas hücrelerinin yenilerinin oluşmasında etkili değildir.
kas gelişimini belirleyen bütün faktörlerin en etkilisi, kas yıkımını önlemektir. aşırı beslenmeyle yağ eklemek, kas yıkımını hızlandırabilir. dahası, yağ yacmi, kas yıkımını kontrol eden hormonların dengelerini bozabilir.insülin dengesi(kas yıkımını kontrol eden en önemli hormon),aşırı beslenmeyle bozulur. sanırım hayvan gibi ye-hayvan gibi ol felsefesiyle ilgili bu kadar bilgi yeter.
aşırı yüksek kalorili diyetlerden, genetik yatkınlığın yoksa(*vg ye çok yatkın genetik yapın yoksa) aşırı zayıf değilsen, yağ hacmi yapmamaya özen gösteriyorsan, -uygun ve yeterli- yağ yakıcı kulanmıyorsan, uzak dur.

3: DÜŞÜK YAĞLI DİYET UYGULUYORSAN, NE YERSEN YE, YAĞLANMAZSIN

İşin aslı, gerekenden fazla kalori alırsan, yağlanırsın. yağ yönünden zengin beslenme tarzının yağ yapacağı birçok yönden doğrudur. en basitinden 1 gr yağda 9 kalori, karb. ve protein de 4 var.
ayrıca yağ, vücutta farklı şekilde sindirilir. yağı yakmak için,vücut, aynı mikatrda karbonhidratta kullandığından daha az enerji kullanır.sonuç olarak, daha çok “yağ kalorisi” depo edilir. yine de çok karbonhidrat almak da, -çoğu gainerda olduğu gibi, kısa zamanda çok yağ yapar.

4: ÇOK ÇALIŞAN ÇOK GELİŞİR

Bu en çok zarar veren hurafelerden biridir. profesyonellere sorduğunuzda, %95 i aşırı çalışmaktan duydukları pişmanlığı anlatırlar-doping alırken bile!-artık natürel birinin ne kadar aşırı çalıştığını siz düşünün. kaslarınıza dinlenecek zaman vermeden çok çalışmak, gelişimin “0” olmasıyla sonuçlanır-hatta bazen kas kaybıyla- her gün yoğun çalışmak, kas gelişiminin durmasıyla sonuçlanır. düzgün çalıştırılmış bir kas grubu, 5-10 günde kendini yeniler
bunu biraz ileri götürecek olursak, birkaç gün içinde çalıştırdığınız farklı kas grupları da aşırı çalışma ve kas yıkımıyla sonuçlanabilir. ön bacağı yoğun şekilde çalıştıktan sonraki gün ağır bench press veya deadlift içeren çalışma yaparsanız, bu bile gelişmeyi engelleyebilir. ciddi bir bacak çalşımasından sonra, tüm vücut sisteminiz, yarattığınız yıkımı düzeltmeye çalışırken, nasıl ertesi günkü ağır çalışmadan da sağlam çıkmasını beklersiniz? kas yıkımını engelleyen ilaçları kullanmazsanız, bekleyemezsiniz(hatta bazen bunlar bile yeterli olmaz)
dinlenmeyi, çalışmanın önemli bir parçası olarak kabul etmeyi öğrenmelisiniz. salonda harcadığınız gün sayısı kadar salon dışında da harcamalısınız.

5: NE KADAR UZUN ÇALIŞMA, O KADAR VERİM

Bir kas grubu için 20-30 set yapmak gerekli değildir. hatta birçok uzmana göre 10 set bile fazla. araştırmalar gösteriyor ki, bir kası tamamen yormak için, 1 set yeterlidir(kası tamamen kullanmak şartıyla) bu, olabildiğince çok kas lifini birleştirir, kasların kasılıp gevşemeden çok, donduğu durum olan ischemic rigour durmuna getirir.(rigor mortis in mikroskobik bir versiyonu gibi.(*bildiğim kadarıyla rigor mortis ölüm durumunda vücudun katılaşması. ama araştırmak lazım tabii) hipertropi(*sanırım kası kasıp hareketsizce bekletmek, yanlış da olabilir),-çoğu vg cinin ilgilendiği- bu tarz yüklemenin doğal bir adaptasyonu.(*ben de hiçbişey anlamadım)
bu tarz bir yükleme, drop ya da break-down seti yaparak uygulanabilir. -çalışırken, rep-out tan sonra, ağırlığı indir, ve yapacak halin kalmayana ya da ağırlığı düşürene kadar tekrar yapmaya devam et. ayrıca bir harekette yapılabilen en çok tekrarı yaparak da bu çalışmayı yapabilirsin.inat, azim ve kısa dinlenme süreleriyle, 10 tekrar daha yap. kısa dinlenme sürelerini ağırlığı bırakmadan sağlayabilirsin. başka bir deyişle: acı ve enerji sınırlarını zorla.
*oh be 5. bitti.

6: KASLI OLMAK İÇİN GÜÇLÜ OLMAK GEREKMEZ

Birçok sebepten dolayı, aynı kas hacmine sahip kişiler bile güç olarak çok farklıdırlar. bunun fast-twitch/slow twitch kas oranıyla, sinir yolu hatta, kol-bacak uzunluğuyla alakası olabilir.
ancak kas ve güç terimleri birbirine bağlıdır. daha hacimli kaslara sahip olmak için, daha ağır kaldırmak gerekir. yani daha gelişmiş kaslar için, daha güçlü olmalısınız. çoğu doğal bir sporcuda gücü artırmak için, kasa uygulanan baskının yüksek olması gerekir. eğer kasa uygulanan baskı yüksek değilse, kas gelişimi de gerçekleşmez. (Dr.Lieber, 1992)

7: PROFESYONELLERİN KULLANDIĞI PROGRAMLAR, HERKES İÇİN EN İYİDİR.

Memleketteki her salonda her gün olan bir durumdur. çömezin teki gider, jurassic park tan çıkmış gibi görünen, salonun en kaslı adamına nasıl çalıştığını sorar. salondaki en iri adam ya steroid kullanmıştır, ya da salonun en iri adamı olmaya genetik olarak yatkındır. atı evine kadar takip ederseniz, ailesinin de at olduğunu görürsünüz. (*bunu aynen çevirdim, uygun türkçe atasözü bulamadım)
salondaki en hacimli adam naturel olabilir. mesela kalem gibi ince bir boynu vardır, ama 20 kilo kas hacmi yapmıştır. nasıl mı yapmıştır, ben anlatayım: aşırı çalışmamıştır, az set yapmıştır,düzgün beslenmiştir, tekrar yaparken negatif bölümüne de önem vermiştir(*mesela barbell burl yaparken ağırlığı indirirkenki olan durum).
birçok profesyonel çok set yapar, salonda saatlerini harcarlar. bu normal insanın kendini yenileme süresini aşar. eğer normal biri pro ların yaptığı çalışma sistemini uygularsa, ya yaptıkları kastan olurlar, ya da çok az gelişme elde edebilirler.

8: DÜŞÜK KALORİLİ DİYET YAPARAK KAS YAPILAMAZ

Biraz daha zor olabilir, biraz daha fazla emek ve bilgi ister ama, yapılabilir. insan ve hayvanlarda obez olma durumu alınan kaloriyle ya da kas hacmiyle ilişkilendirilmez. kas ve yağ oranlarının değişimini sinir sisteminin endokrin hormonlarıyla çalışması düzenler. buna besin ayrışımı denir.
örnek verirsek, clenbuterol gibi ilaçlar, sığırlarda, yağ oranını düşürürken, yediği ot miktarı artırılmasa bile, kas(et) oranını %30 oranında artırıyor. büyüme hormonu, bazı österojenler, cortisol, efedrin, IGHF 1 gibi diğer ilaçların hepsi, yeniden bölünmeye yardımcı olarak gelişimi ya da yağ yakımını sağlar. Hepsi oksijen tüketimiyle birlikte, yağ dokusunu harcar, (ne yenildiğinden bağımsız olarak)
bunu yapmanın tek yolu ilaçlar değildir. Bu mekanizmanın ana hatlarının birbiriyle genetik olarak bağlı olduğu doğru, ancak belli besinler belli zaman ve miktarda, düzgün çalışma programıyla alındığında, yağ/kas oranı, sığır örneğindeki gibi yapılabilir.(kas hacmini artırma ve aynı zamanda yağı azaltma). MET-RX bu besin dengesini sağlayan ürünlerden biri. bu yüzden birçok firma onu ve başarısını taklit etmeye çalışıyor.

9: KAS GRUPLARI HAFTADA 1 KEZ ÇALIŞTIRILARAK GELİŞTİRİLEMEZ.

antrenmandan sonra(yoğun çalışıldığı takdirde) kasların kendini yenilemesi 5-10 gün sürer. Az sonra duyacaklarınızı, kas gelişiminiz açısından dikkate almanızı öneririm. Mayıs 93 te journal of physiology dergisinin yayınladığı bir araştırma, kasların kendisini yenilemesinin birkaç hafta alabileceğini ortaya çıkardı. Araştırmada, kadın ve erkeklerden oluşan deney grubu, önkollarını maksimum seviyede çalıştırdı. Bütün denekler, 2 gün ağrı olduğunu, 7. gün ağrının geçtiğini, sertliğinse 9. gün itibariyle kaybolduğunu söyledi.

Altı hafta sonunda, denekler, çalışmadan öncekinden %150 daha güçlüydüler.

Burada, antrenmanlar arası 2 ay beklemeniz gerektiğini savunmuyorum, anlatmak istediğim, kas grubunun kendisini yenilemesi, daha önce düşündüğünüzden çok daha fazla zaman alıyor olması. Çoğu naturel vücutçu için, aynı bölgeyi çalıştırmadan önce 1 hafta beklemek, tam olarak doktorlarının önereceği güç ve kas kazanma yolu olabilir.

10: HAFTADA 3 GÜN ÇALIŞARAK KAS YAPILAMAZ

Her ne kadar haftada 3 gün çalışan dopingli sporcu örneği göremeyecek olsanız da, 3 gün çalışmanın, doğal vücutçularda işe yaramaması için bir neden yok. Tüm vücut çalıştığı ve kaslar tam olarak kullanıldığı sürece, haftada 3 günlük çalışmayla çok iyi sonuçlar alabilirsiniz.
,
Ancak, haftada 3 kez çalışan biri beslenme tarzına daha fazla önem göstermelidir, özellikle fiziksel aktivitenin az olduğu bir işte çalışıyorsa ve kişi, yemeyi seven biriyse. Tembeller 3 gün çalışır diyen kişileri kafanıza takmayın. Unutmayın: “nicelik değil, nitelik”

11: SETLER ARASINDA SADECE 45 SN DİNLENİLMELİDİR

Evet, eğer atletik kapasitenizi artırmak ya da yağ yakmak istiyorsanız, bu doğru. Ancak, kas yapmak için, set aralarında tam olarak dinlenmelisiniz.(laktik asit dağılmalı, ATP tekrar eski haline gelmelidir) kas gelişimini sağlamak için, mümkün olan en ağır kiloyu kaldırmalısınız ki mümkün olan en fazla kas lifini üretebilsin.

Eğer kaldırabildiğiniz ağırlık, bir önceki setten kalan laktik asit sayesinde azalıyorsa, unutmayın ki çalışmıyor, sadece laktik asitle savaşmayı öğreniyorsunuz. Başka bir deyişle,ayağınızda botlar varken, havuzda yüzmeye çalışıyorsunuz. Ağır çalışırken setler arasında(en azından) 2-3 dk.bırakın. Dikkat, sadece “ağır çalışırken”. Her zaman ağır çalışamazsınız. “overtraining”(aşırı çalışma) olmaması için, ağır çalışmalarınızı haftanın belli gününde yapın. Ve periyodik olarak bunu değiştirin.

12: EN İYİ KAS, İLGİNÇ MAKİNELERİ KULLANILARAK YAPILIR

Gelecekten gelmiş gibi duran, kaslarınıza “mükemmel antrenman” yaptırmak için yaratılmış gibi görünen makineler, emin olun, dambıl ve bar lardan daha etkili değil. squat, bench press, shoulder press ve deadlift gibi hareketlerde serbest ağırlık kullanmak, kaslara en iyi direnci sağlayan hareketlerdir. Bilimsel araştırmalar göstermiştir ki, birçok egzersiz makinesi, kasları geliştirmek için gerekli olan çalışma stiline sahip değildir.

13: AĞIRLIK ÇALIŞMAK KAS, CARDİO DEFİNİSYON YAPAR

Definisyonu sağlayan şey, diyetin ne kadar iyi olduğudur ve bunun ne kadar iyi olduğu önemli değildir. Az kalori alan zayıflar. Bu kadar basit!

Koşu, yüzme gibi aktivitelerin yapacağı şey, cardiovasküler kapasiteyi(*koşma, yüzme becerisi, atletiklik) artırmaktır, yeterli süre yapıldıklarında yağ yakımına yardımcı olurlar. Ancak bunu ağırlık kaldırmak da yapabilir, tek farkı daha iyi yapmasıdır. Araştırmalar göstermiştir ki, orta seviyede 20 dk dan uzun süreli yapılan antrenman, daha çok yağ yakar. (glukozun bitmesi ve glukojenin enerjiye dönişme süresi) glukojen depoları da bittiğinde, vücut yağ asitlerini yakmak zorundadır, yani yağ yakımına başlar.

Uzun dönemde, vücut g. Yağ yakımında aerobik egzersizlerden,(*koşu, yüzme, basketbol vb...) daha etkilidir. Açmak gerekirse, eğer araştırmacılar ikiz kardeşleri denek olarak alıp, birine aerobik birine ağırlık çalışması yaptırsalardı, sadece ağırlık çalışan, yağ yakımında daha başarılı olurdu.(*burada, kasların olağan yağ yakımından bahsetmek istemiş heralde)

Peki neden? Kas hacmi yapanın,egzersiz yapmıyor olsa bile, metabolizmasının enerji ihtiyacı artar.kaslar, kullanılmazken de kalori yakar. Aerobik egzersiz yapan, antrenman sırasında daha çok enerji yakıyor olabilir. Ancak ağırlık çalışan ikizi 24 saat kalori yakacaktır.

14: İZOLE EGZERSİZLERLE VÜCUDUNUZUN ŞEKLİNİ TAMAMEN DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZ

Kas gelişimini bir bölgeyle sınırlayamazsınız. Biceps in kralı olarak bilinen Larry scott, -scott curl onun isminden gelir-, hacimli bicepslere sahipti fakat bicepsleri yüksek değildi.(*yani boylamasına değildi). Bicepslerinizin ve tüm kas gruplarınızın şekli genetik yapınızla belirlenmiştir. Ne zmn bir kası çalıştırsanız, tamamını çalıştırıyorsunuz(boydan boya). . tam olarak kasılıyor.

Neden bir bölümü, mesela biseps in orta bölümü, diğerlerinden bağımsız çalışsın? Kas bağlantısına en yakın nokta, mekanik yüke daha dayanıksızdır, ve diğer kaslardan daha hızlı geliştiğini göremezsiniz. Eğer öyle olsaydı herkes temel reis gibi olurdu. Bu bütün kaslar için geçerlidir. “Hastir len ön bacak öyle değildir”dediğinizi duyar gibiyim. Ne zaman topuklarımı kaldırarak hack squat yapsam, ön bacaklarımın tamamının çalıştığını hissederim.

Ön bacaklar 4 temel kastan oluşur. Hack squat ı ayaklarını kaldırarak yapmak, vastus lateralis kaslarını(dış taraftaki kas) daha çok çalıştırır. Bunun sonucu olarak, bu kaslar daha hızlı gelişir.

Aslında buna en iyi örnek, bir profesyonel in gençlik resimlerine bakmaktır. Dikkat ederseniz hepsinin vücut yapısı eski hallerinin aynısıdır.sadece hacim olarak artar.

15: KASLARA KAN POMPALIYORSAM, GELİŞİYORUM

Kaslara kan pompalamak, Arnold un “GELMEK”’ten (*cinsel anlamda) bile daha iyi hissetiğini söylediği şey, aslında sadece kılcal damarlardaki kanın akışının hızlanmasıdır. Bu etki, çorba kasesini 50 kez kaldırarak da elde edilebilir. Bu, hiçbir şekilde, gelişimi sağlayan kas yoğunlaşması değildir. Aynı şey, kasbeyinli hollywood luların yaptırmaya çalıştığı “yanma” hissi için de geçerlidir. Yanmak(*kas yanması), basitçe, laktik asidin toplanmasıdır, bir nevi kimyasal solunumun ürünüdür.

Yanma hissini, bisiklet sürerek, ya da sadece kollarınızı açıp küçük yuvarlaklar çizerek de elde edebilirsiniz(ayrıca yanan şömineye oturarak da rahatlıkla yanabilirsiniz.)-*bu espriyi ben yapmadım tamamen yazara ait-. Bu demek değildir ki kas gelişimini sağlanıyor. Kas gelişimini sağlamak için kaslara yüksek baskı uygulamalısınız ve bunuu en iyi yüksek ağırlıklarla yapabilirsiniz.

16: GÜNDE 100 TANE MEKİK, TERS MEKİK YAPARIM, BAKLAVALARI ÇIKARIRIM

Sadece bir bölgedeki yağları eritmek diye bişey yoktur. Yüzlerce mekik yapmak sıkı karın kasları yapar ancak yağları yakma konusunda hiçbir yardımı olmaz. Kadınların bacak çalışmaları bacak kaslarını sıkılaştırır ancak, bölgedeki yağları(selülit) yakmada etkisi olmaz. Yakılan kaloriden daha az kalori almak dışında hiçbirşey, kişiyi yağlardan KURTARMAZ. Kısaca, yağ yakmak istiyorsanız aldığınızdan daha fazla kalori yakın.(bu bir diyetisyen eşliğinde daha iyi olacaktır.)

17: HALTERCİ GİBİ ÇALIŞMAK(AĞIR DEADLİFT, SQUAT, BENCH PRESS YAPMAK) VÜCUDU KÜTÜK GİBİ YAPAR.

Kütüksü bir görünüm, kellik ya da düz göğüslere sahip olmak gibi genetiktir. Eğer kütüksel görünmeye müsait bir vücut yapısına sahipseniz, ağırlık çalışmak sadece sizi daha iri yapar. Bu görüntüyü düzeltmenin tek yolu, kanatlara özel önem vermek, dış ön bacağı daha fazla geliştirmek ve diyeti sıkı tutarak karın bölgesindeki yağlardan kurtulmaktır. Ancak bu değişikliklerle vücudunuzu daha atletik bir görüntüye kavuşturabilirsiniz. Gerçek şu ki; halter egzersizleri vücut geliştirme için mükemmeldir.

18: ÇOK TEKRAR, KASLARI DAHA SIKI VE DETAYLI YAPAR

Çok tekrarın, dolaşıma daha fazla katkısı olduğunu kanıtlayan bilgiler olsa da, bu hiçbir zaman kasları daha sıkı ve detaylı göstereceği anlamına gelmez. Tamamen hareketsiz bir insan, az tekrar da yapsa, çok da yapsa, kasları gevşekken bile daha sıkı olacaktır. Bunun az ya da çok tekrar yapmasıyla alakası yoktur.

Çok tekrarın kasları daha detaylı yapıyor gibi görünmesinin tek sebebi, çok tekrarla çok kalori yakıyor olmanızdır, çok kas yapıyor olmanız değil. gerçek şudur ki; az tekrar yapmak kasları daha sıkı yapar. Ne kadar sıkı olduklarını göstermek için yapmanız gereken de üstündeki yağları yakmaktır.

19: GÜDÜSEL ÇALIŞMA

(*ne olduğunu bilmiyorum. araştırmak lazım, ayrıca zamanım yok 11 madde daha çevircem. Onu da siz yapıverin artık) EN İYİ KAS YAPMA YÖNTEMİDİR.
Eğer vücutçular güdülerini takip ediyor olsalardı , eve gider bira içerlerdi. Güdüsel çalışma steroidliler için çok iyi bir yöntemdir, çünkü onlar zaten yellenseler bile gelişirler(*çevirilemeyen bir deyim vardı. Yakın anlamınıı yazdım). Ancak doğal bir vücutçunun çalışması bundan daha bilimsel olmalıdır.

Egzersiz fizyologlarının yaptığı araştırmalara göre, set öncesi kaldırılan ağırlık yüzdesini artırmak için, birkaç haftalık periyodlarda ağırlığın sürekli artırılması gerekir. Bu zor yöntem genelde, daha az ağırlıkla başlanarak sendeye uğratılır. Yani, yüzde artar, tek tekrarda kaldırılabilinen ağırlık artar, kas hacmi artar. Bunda güdüsel birşey yok.(*biliyorum anlamadınız, ben de anlayamadım. Hem cümleler çok karışık, hem uzak olduğum bir konu. Bunu bilen biri yardımcı olursa sevinirim.)

20: KADINLAR ERKEKLERDEN FARKLI ŞEKİLDE ÇALIŞMALIDIR

Mikroskopla incelendiğinde görülür ki, kadın ve erkeğin kas yapısı aynı, Sadece hormon seviyesi farklıdır. Kaslarının gelişme hızını etkileyen tek neden budur. Aynı amaç için çalışan kadın ve erkeğin farklı şekilde çalışmasına gerek yoktur.

Çalışmalarını farklı yapıyor olmalarının tek sebebi, kültürel ve kişisel sebeplerdir. Bir kadın, pantolonda daha iyi görünmek için popo kaslarına daha çok önem veriyor olabilir. Ya da tersine, bir erkek “güçlü erkek” imajını geliştirmek için sırtını daha yoğun çalışabilir.

21: STEROİDLER(dopingler) KADAR ETKİLİ EK BESİNLER DE VARDIR. TEK FARKLARI DAHA GÜVENLİ OLMALARIDIR.

Steroid kadar etkili tek bir ürün vardır; steroidler. Ek besin dağıtım firmalarının iddaalarının aksine, steroidler kadar etkili hiçbir ürün yok. Ancak, eğer genetik ya da beslenme şekli olarak bir besin bileşeninin alımı yetersizse, ek besinler çok etkili olabilir.

Biyokimyasal olarak, kişiler çok farklıdır. Bu nedenle, ne yemenin, kimde nasıl etki yapacağını kestirmek neredeyse imkansızdır. İşte bu yüzdendir ki, bazı ek besinler bazı kişilerde işe yaramaz veya bazı steroidler bazı kişilerde aşırı etki yapar. Ek besinlerin gözardı edilemeyecek kadar büyük etkileri vardır. Genelde güvenilirdirler ve kullananlar hapse atılmaya çalışılmaz. Ancak ne yazık ki HİÇBİRİ steroidler kadar etkili olamaz.

22: PROFESYONEL VG CİLER ÇOK SAĞLIKLI VE ATLETİKTİRLER

Halk arasındaki yaygın ve komik görüşe göre, olimpiyatlardaki atletler çok sağlıklıdır ki, o rekorları kırabilsinler... Bunun aksine yarışma gününde profesyonel vg ciler o kadar güçsüzdür ki, saldıran bir fareyi bile alt edecek güçleri olmaz. Haftalarca yoğun çalışma ve steroidler onları fiziksel olarak bitirir.

Profesyonel vg cilerin yedikleriyle kıyaslarsak, dünyanın yaşam süresi uzun olan bölgelerinde herkesin 100 yaşına ulaşması gerekirdi. Bunda tek belirleyici, onlar ya az ya da sadece kalori ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yiyor olmalarıdır. Daha az yiyerek, daha az zararlı kimyasal alıyorlar. Ortalama bir pro vg ci, bu az beslenen insanların yediğinin en az 4-5 katını tüketiyor.

Bunun sonucunda, vücutçular genelde yüksek kan basınçlı(tansiyon) ve yüksek kolestrollü oluyorlar. Daha çok kas hacmiyle, kalplerine daha fazla yük biniyor ve genelde kalpleri dizayn edildiğinden daha kısa sürede çalışmayı bırakıyor. İşte bu yüzden profesyonel vg gereksiz. Tek amacı insanüstü ideallere ulaşmak ve bu amaçla insan sağlığını hiçe sayarak yapılıyor. Nerdeyse, tereddütsüz, bu adamların hepsi sağlıksız, bunu kendilerine sorarsanız zaten söylerler. Ancak, düzgün beslenme ve egzersiz yapmak sağlığınıza çok şey katacaktır, aşırıya kaçmadığı sürece.

23: AĞIRLIK ÇALIŞMAK, KASLARI SIKILAŞTIRIR, ESNEKLİĞİ VE PARALEL OLARAK ATLETİK PERFORMANSI DA AZALTIR.

Düzgün ve dikkatli yapılan her ağırlık çalışması esnekliği artırır. Bu yüzden birçok atlet, seçtikleri spordaki performanslarını artırmak için ağırlık çalışıyor. Boksörlere, atletlere, basketbolculara, jimnastikçilere bakın hepsi çalışıyor.

Bu yalan 30 lu yıllara dayanır. bunu posta yöntemiyle izometrik egzersiz programları satan şirketler başlattı. Postayla ağırlık göndermek zor olacağı için,insanları ağırlık çalışmanın esnekliği azaltacağına inandırmaya çalıştılar.

Bu yalan, büyük olasılıkla, kasları çalıştıktan sonraki hareketi kısıtlayan kısa dönemin etkisiyle daha inandırıcı göründü. Eğer çalışma yeterliyse ve yeterli miktarda kasa hasar vererek gelişmesini sağlıyorsa, kasılmamış bir kas bile, sahibine hantallaşmış gibi görünebilir. Bu hantalımsı hissin sebebi, tendonların birbirine doğru çekilip kasılmasıdır. Esneme hareketleri, bunu büyük ölçüde yok eder, ve bütün atletik sporlarda gereklidir(esneme).

Bu yalanın en iyi kanıtı beyzbolcunun top attığı kolu incelemektir. Çok sıkı ağırlık çalışması bir beyzbolcunun top atış hızını etkileyebilir(olumsuz olarak). Bunun sebebi, kaslarının çok hantal olması değildir. Atış hızını etkileyen çok ince etkenler vardır:tendon uzunluğu, güç, sinir sistemi. Ve bu ince dengeyi ağırlık çalışması bozabilir.

24: KARBONHİDRATA YÜKLENMEK ATLETİK PERFORMANSI ARTIRMAK İÇİN MÜTHİŞ BİR YÖNTEMDİR

Atletlerin yarışmaya hazırlanırkenki karbonhidrat yüklemesinin nedeni, diyet ve egzersizle karbonhidrat stoklarını tüketiyor olmalarıdır. Bunu genelde yüksek karbonhidrat alımı ve uzun dinlenme süreleri takip eder. Araştırmalar göstermiştir ki, bu tarz hazırlık gereksizdir.

Düzgün ve iyi karbonhidrat alımı yapan bir sporcunun, 1 saati geçmeyen çalışmaları yapacak kadar karbonhidrat stoğu zaten vardır. Karbonhidrat yüklemesi, 1 saatten uzun çalışanlar için, (koşucular, bisiklet sürenler) faydalı olabilir. Ancak bence vücudun yağ yerine karbonhidratları yakması daha mantıklıdır.

25 ANTRENMANDAN ÖNCE ÇOK ŞEKER TÜKETMEK, ANTRENMAN İÇİN GEREKLİ ENERJİYİ SAĞLAR.

Basit şekerleri sindirmek için vücudun, kompleks karbonhidratlarda yaptığı kadar enerji yakmasına gerek yoktur. Bu nedenle ani alınan yüksek miktarda şeker, kan şekerini dengeleyen hormonları olumsuz etkiler. Sorun şu ki, bu şeker yüklemesi, kas gelişimine ters etki yapan insülinin artmasına sebep olur. Ve bunun miktarı genelde kan şekerini dengelemek için gerekenden çok daha fazla olur.

Bunun sonucunda, kan şekeri, yükselmeden öncekinden daha düşük seviyeye gelir ve bu da genelde aslında yorulacağınızdan çok daha erken yorulmanıza sebep olur. Bu dengeyi tekrar sağlamak için de vücut, glikojen depolarına yüklenir.

Bu yüzden, antranmana gerekli enerjiyi sağlamak için, düşük glisemik endeksi olan(yavaş sindirilen) besinleri tüketin ki kan şekeri daha yavaş yükselsin, denge bozulmasın. Mesela: fasulye(*çok gaz yapıyo dikkat) mercimek, arpa.(*patates, haşlanmış pirinç, işlenmemiş ekmek-köy ve kepek ekmeği- *aytosh sen ne yapıyosun derseniz; antrenmandan önce bol bol kola içer, cips yerim.)

26 BÜTÜN ANABOLİK STEROİDLER ÇOK TEHLİKELİDİR

Bu konuyla ilgili bir örnek vereyim:dan duchaine in yeraltı doping elkitabından: eğer bi şişe dianabol ü(steroiddir kendileri) bir şişe lasix i (aslında kalp hastalarının kullandığı, ancak vg cilerin de definisyonu artırmak için kullandığı bi ilaç) bi şişe valium, bi şişe aspirin, bi şişe de slow-k yı(potasyum ilacı) yanyana koysak, bizi öldürme olasılığı en az olanı hangisidir? Büyük olasılıkla dianaboldür.

Bunu steroidlere özendirmek için anlatmıyorum, hafızalarda yer etmiş, steroid alırsan beyin tümörü manyağı olursun, kalbin patlıcak gibi şişer, gibi iddaaların mantıksızlığını belirtmek için söylüyorum. Evet streroidler zararlıdır ancak birçok çeşittir ve hepsi farklıdır. Doğum kontrol hapları da steroiddir. Yaşlı adamların hayat kalitesini artırmak için kullanılan testesteron bantları da steroiddir. Vg cilerin kullandığı bazı steroidlerin yan etkileri çok azdır,hatta umursanmayacak kadar. (*beyler hemen atlamayın bu steroidler neymiş diye, unutmayın steroid işinin sonu yok, bağımlılık yapar)

Tabii tehlikeli steroidler de vardır, bu nedenledir ki kullanan sporcuların çok bilgi sahibi olması gereklidir. Ancak fiziksel zararları düşük olan steroidler bile büyük psikolojik yıkımlara sebebiyet verir. Bunu görmemezlikten gelmemek gerekir.

27: VG Yİ BIRAKINCA KASLAR YAĞA DÖNÜŞÜR(*HEHE BU KONUYU SEVİYORUM)

Aslında bunu söylemek bile gereksiz... altın nasıl civaya dönüşmezse, kas da yağa dönüşmez. Kaslar, yaşayan, nefes alan, metabolik işlevleri olan hücrelerden, yağlarsa, yağ sıvısının paketlenmiş halinden oluşur. Birini diğerine döndürmek, heladaki futbol topunu boka çevirmeye çalışmaktır.(*burada”yanlış çevirmişsin” diyenler deyimleri daha önce duymuş olsalardı, bunu diyor olmayacaklardı)

Çalışmayı bırakırsanız, kaslarınıza kuvvet uygulanamyı da bırakmış olursunuz, onlar da yeni duruma adapte olurlar. Diğer bir deyişle: küçülürler. Eğer küçülme hızı, derinin daralma hızından daha büyükse, deri sarkmış, yağlanmış gibi gözükecek, ancak zamanla düzelecektir.

28: MCT(medium-chain triglyceride) (orta zincirli trigliserid) YAĞLARI ÇOK ENERJİ VERİR VE YAĞ YAPMAZ

*Burada kısaca, MCT türü yağların sindirim sistemi bozuk olanlar için kullanıldığını, tüketmenin yağ yapacağını söylüyor.

29: AYNI MİKTARDA STEROİD KULLANAN HERKES PROFESYONEL VGCİLER GİBİ OLUR

Steroid kullanımının komik bir yönü de, kullanan bazı kişilerin steroidlere yatkın genetik özelliklerinin olmasıdır. Bu demektir ki, steroidin geliştireceği bölgede hacim yapmak için daha uygun yapıları var. Genelde vg yarışmalarında kazananların çoğu, daha azimli ve bilgili olan değil, steroide yatkın genetik yapısı olandır. Bazı insanlar da bazı steroidlere yatkın olmadıklarından dolayı, kullanımında hiç gelişme görmezler.

Bu steroidsel yatkınlığı etkileyen bir faktör de yaştır. Steroidle kas yapmaya en uygun yaş ergenlik sonlarıdır. Bu genelleme çoğunluk için geçerlidir. Genelde bu yaş grubu daha çok kullanırlar ve daha az steroidle daha çok kas yapabilirler. Mesele şu: iki kişi aynı miktarda doping alıyor, dinlenme, beslenme, antrenman yapıyor olabilir, biri olympia yı kazanır, biri türkiye şampiyonu olamaz. Fark, vücutlarının steroidlere nasıl tepki verdiğidir.

30: ELEMAN KASLIYSA VGYLE İLGİLİ ÇOK ŞEY BİLİYORDUR.

Genel kanının aksine, 50 cm ko, 80 santim bacak kiimseyi vg bilgi bankası yapmaz. Toplumda görüntü önemli olduğu için bu adamlar vg nin bilimadamıymış gibi muamele görür. Genelde çok gelişmiş kişiler nasıl çok geliştiklerinden bile haberdar değildir.

Çoğu genetik ve steroidsel olarak kas yapmaya o kadar yatkındır ve bunu tonlarca steroid kullanarak o kadar iyi desteklerler ki, kendileri bile yaptıkları vücuda şaşırır. Eğer %98 lik bölüm gibi vg ye genetik olarak çok yatkın değilseniz, pro vg ciler gidip soru sormanız gereken son kişilerdir. Size anlattıkları sadece genetik olarak yatkın kişilerin uygulayacağı şeyler olacaktır. Size asıl tavsiye verecek kişiler genelde sizin gibi görüntüleri olanlardır.

Alıntıdır.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

10 Temel Kural

1- Doktara Gidin:

Şekillenmek sağlıkla başlar .Arabanızı yarıştırmadan önce kaputun altını kontrol etmekten çekinmezsiniz.Öyleyse vücudunuz içinde aynı şeyi yapmaktan korkmayın.

2- Terminolojiyi Öğrenin :

"Tekrar", bir kere (hem kaldırma hem indirme) olarak egzersiz manasına gelir."Set" tekrarlar grubu.8'den 12'ye tekrarlı bir set yapmak demek egzersizi bu kadar defa yapmak anlamına gelir.



3- Sıralamayı Önemseyin :

Antreman sırası, ilk olarak geniş kasları (bacak,sırt,göğüs,omuzlar) sonra daha küçüklerini (triceps,biceps) çalıştıracak şekilde olmalıdır.Sebebi; Geniş kas gruplarını çalışıran egzersiz vücudu stabilize etmek için küçük kas gruplarınıda devreye sokar.Eğer bu küçük kasları erkenden yorarsanız, geniş kasları çalıştırmak için gereken hareketler sırasında güçlük çeker ve başarısız olursunuz.



4- Bir Yardımcı Kullanın :

Ağırlığı baş üstüne kaldırdığınızda emin olmanız için sizi takip eden birini bulundurmak önemlidir.Ayrıca yardımcı birisi size motivasyonda sağlar.


5- Nefes Alış-Verişinizi Düzenleyin :

Bir çok insan kaldırma sırasında nefeslerini tutarak hata yaparlar.Bunu yapmak sadece kan basıncını yükseltmez, vücudunuzun enerji harcarken kullandığı oksijen miktarını da kısıtlar.Bunun yerine her egzersiz sırasında, yüke bindiğinizde nefes verin ve yükü boşaltırken nefes alın.


6- Sakin ve Kontrolde Kalmak :

Kaldırma sırasında çok hızlı gitmek yada vücudunuzu sağa sola oynatmak antremandan tam verim almanızı engeller ve bu sizi oyalar.Oysa ağırlığı yavaşça almak, çalıştırmak istediğiniz kası ayırır ve yaralanma riskinizi azaltır.Bir ağırlığı kaldırmanız iki saniye, indirmeniz ise dört saniye sürmelidir.


7- Egzersizler Arasında İyi Zamanlama Yapın :

Her setten sonra kaslarınız bir daha kaldırana kadar bir süre dinlenmek ister.60-90 saniye dinlenin ve saati dikkatlice takip edin.Dinlenmeyi çok uzun tutmak kaslarınıza dinlenmesi için zaman verir, bir başka sete çok erken geçmek ise onların görevlerini tam olarak yapmalarına engel olur.


8- Acıya Duyarlı Olun :

Esasen bir antreman sırasında veya sonrasında bir acı hissetmek normaldir, bu etkili bir ilerleme olduğunu gösterir.Bir kası normalden fazla kasmak, atık materyallerin yada diğer asitlerin birikmesine sebep olur.Bu yanma duygusunu tecrübe etmek, kaslarınızın ve paranızın karşılığını aldığınızı gösterir.Eğer kramp gireceğini anlarsanız ne yapıyorsanız durun ve kendiliğinden çözülene kadar yavaşça gerdirin.Sonuç olarak herhangi bir olumsuzluk,egzersiz sırasında sürekli bir ağrı veya birkaç gün devam eden ağrılar hissederseniz, durun ve mutlaka doktora gidin.


9- Bir Gün Antreman ve Bir Gün Dinlenme Kuralına Uyun :

Kaslar gym'de gelişmez, onlar siz evde oturup tv seyrederken gelişirler.Antremanlar kaslarınızın onlardan ne istediğinizi bilmelerine yardımcı olurlar.Bundan sonra, bir dahaki sefere kadar kendilerini tamir etmek için zamana ihtiyaçları vardır.Bu kas değişimi, kaslar en az 48 saatlik dinlenmeye terk edildiğinde ortaya çıkar.Vücudunuza gelişmesi için yeterli zamanı verdiğinizden emin olmak için antremanlarınızı iki günde bir olacak şekilde (Pazartesi,Çarşamba,Cuma) programlayın.


10- Gelişmelerinizi Not Edin :

Egzersizlerinizin takibini yapmak, geleceğiniz için harcamalarınızı kontrol etmek kadar önemlidir.Sonuçları görmenin en iyi yolu her antremanda kaslarınızı kıyasıya çalıştırmaktır.Fakat bir gün önce onları ne zorlukta çalıştığınızı hatırlamıyorsanız, bunu asla başaramazsınız.Her antreman detayını (ne kadar ağırlık,kaç set veya tekrar vb.) kaydedin ve bir sonraki antremanınıza başlamadan bir önceki çalışmanızı referans alın.

http://www.gym-center.com/kural.htm Alıntıdır.

8 Temmuz 2008 Salı

Yeni başlayanların merak ettikleri

Soru: Vücut geliştirme boyu kısaltır mı?

Cevap: Yapılan araştırmalar gelişimi devam eden kemiklerin baskıya maruz kalması sonucu daha çabuk sertleştiklerini göstermiştir.Ağırlık çalışmaları sonucu hem kemikler erken sertleşmekte hem de gelişen kas dokusu nedeniyle tendonlar kemikleri tutmaktadır.Bu nedenlerden dolayı ergenlik çağında yani büyüme safhasında ağır antrenman teknikleri uygulanmamalıdır.Yalnız bir temel oluşturmak üzere düşük ağırlıklar ile kültür fizik hareketleri uygulanabilir.

Soru: Anrenman yapmayı bırakınca kasların sarktığı doğru mu?

Cevap: Nedense bu söylenti halk arasında çok yaygın.Aksine antrenman yapmayı bırakınca kaslar sarkmaz ,küçülür.Elbette kasların içinde hava veya su yok ki sarksın.Kaslar olağan zorlama ile karşılaşmayınca kas hacminde bir azalma-atrofi oluşur.Bu olayı en iyi uzun süre hareket edemeyen yatalak hastalarda veya kolu yada bir eklemi sakatlanmış kişilerde gözlemyebilirsiniz.Bu şahısların söz konusu adalelerinde gözle görülür derecede bir küçülme gerçekleşir,ama sarkma olmaz.Nitekim "kas hafızası" denen olaydan ötürü uzun süre baskı görmemiş kaslar eski formlarını çok kısa zamanda yakalamaktadırlar.Yalnız şunu da belirtmekte fayda var ki enerji tüketiminin azalmasından dolayı yağ dokusunda bir artma olabilir.


Soru: Vücut Geliştirme kalbi büyüterek kalp krizine yol açabilir mi?

Cevap: Kalp istem dışı çalışan bir kas olmasına karşın devamlı zorlama sonucunda onun da gelişmesi doğaldır.Sadece Vücut Geliştirme ile değil diğer güç sporlarında da durum aynıdır.Sanılanın aksine bu durum lehimizedir.Gelişen kalp doğaladır ki güçlenecektir.Fakat uzun bir müddet devamlı egzersiz yapan bir şahıs aniden uzun bir süre neredeyse minimum efor sarfederse kalp ritminde bir bozulma olabilir.Bu yüzden eğer egzersizler bırakılıcaksa bu tedricen azalarak olmalıdır.Ayrıca ağırlığı kaldırırken yani zorlanma anında mutlaka nefesinizi verin ki basınç oluşmasın.


http://www.bodyforumtr.com/vbforum/yeni-ba-layanlar-n-merak-t8675.html Alıntıdır.

BESLENME İLE İLGİLİ TAVSİYELER

1- Daha çok Protein yeyin:

Kasın yapılaşması ve fonksiyonlarını yerine getirebilmesi açısından ilave olarak alınan protein, kandaki şeker seviyesi düştüğünde ağırlık antremanlarında metabolizma tarafından yakıt olarak kullanılır.Tavuk,hindi,balık,yağsız et,yumurta beyazı ve yağsız süt gibi düşük yağlı hayvansal gıdalar seçin.En iyi sonuçlar için, antremandan sonraki bir saat içinde 30-40 gr protein tüketin.
Vücudun protein ihtiyacını tam manası ile karşılamak için temel amino asitleri bünyesinde fazlası ile bulunduran hayvansal kaynaklı proteinler tercih edin.Eğer vejeteryan iseniz, gereken proteini çeşitli besinlerden sağlayabilirsiniz.Bu arada sadece hayvansal kaynaklı besinlerde bulunan B12 vitaminini de ihtiyacınız kadar almaya özen gösterin.

2- Antremandan sonra daha çok Karbonhidrat tüketin:

Ağırlık kaldırdığınızda vücudunuz yakıt olarak karbonhidrat şekeri kullanır.Antremandan sonra kanbonhidrat alımını arttırmanız kaslara tekrar glikojen yüklenmesini hızlandırır.Bu size günün geri kalanı için enerji sağlar.

3- Bir antremandan sonra basit şeker tüketin :

Basit şekerler (fruktoz=meyve şekeri) etkili insülin salgılayıcılarıdırlar.Dinlenme anında, yüksek insülin seviyesi daha fazla yağ depolanması anlamına gelmektedir.Fakat egzersizden hemen sonra yüksek insülin seviyeleri, daha hızlı iyileşmeye ve daha fazla kas gelişimine imkan sağlarlar.
4- Bir günde üç büyük öğün yerine altı küçük öğün yeyin :

Bu sağlam bir besin desteği sağlar ve yağ depolamasını hızlandıracak aşırı yüklemeyi önler.

5- Her öğünde Lifli birşeyler yeyin :

Lifli besinler, daha az insülin ve daha fazla yağ kaybına sebep olacak karbonhidratlardan gelen şeker sindirimini yavaşlatır. Bu ayrıca yağ emilimini sınırlandıran sindirim sürecinide yavaşlatır. Düşük kalorili lifli besinler; baklagiller ve sebzelerdir.

6- Günün son öğününde karbonhidrat alımını yarıya indirin :

Vücudunuzun karbonhidratlara tepki olarak geceleyin insülin salımını arttırır.Yüksek insülin seviyesi yağ depolanmasıyla doğru orantılıdır.

7- Son öğününüzden kıstığınız karbondihidratları ya günün ilk öğününde yada antreman sonrası öğünde alın :

Bu iki öğün ki günün en önemli öğünleridir, karbondihidratların yağa dönüşme olasılığının en az olduğu zamanlardır.

8- Kafein, L-Carnitin ve Hidroksisitrik asit'i deneyin :

İlk ikisi yağ yakımını hızlandırır, üçüncüsü ise yağ depolanmasını durdurur;

Kafein :

Dokulara daha çok oksijen sağlayarak aerobik dayanıklılığı arttırır ; Ayrıca metabolizmanın ilk adımı olan doğal andrenalin salgılanma oranını arttırır Aerobik çalışmasından önce bir fincan kahve için.(150 - 300 mg kafein)

L-Carnitine :

Vücudunuza yağı yakmasında yardımcı olan bir katelizördür. Aerobik egzersizleri boyunca karbondihidrat depolarının azalması sonucu yağ hücreleri kana yağ asitleri salar.Bunlar kas dokusuna L-Carnitine ile taşınır ve yakıt olarak kullanılır. Kardio egzersizinden önce 1000 mg L-Carnitine alın.

Hidroksisitrik asit :

Meyvelerden elde edilen doğal bir bileşiktir bir seferde çok fazla karbondihidrat tüketmek ATP-Sitrat lyase olarak adlandırılan ve vücut yağının oluşmasına yardımcı olan bir enzimin salgılanmasına sebep olur.HCA yağ depolanmasını zorlaştırarak geçici olarak bu enzimi engeller.Her öğünden 20 dak. önce 1000 mg alın.
Yeterli Miktarda Sıvı Almanın Kolay Yolları :

1- Egzersizden 30 dakika evvel 2-3 bardak su için ve egzersiz sırasında her 30 dakikada bir bardak su için.Egzersizden hemen sonra 2-3 bardak daha için.

2- Sıvı alımını bir güne yayın.

3- Her gün 2 bardaktan fazla çay yada kahve içmeyin.Kafein su kaybını ve dehidrasyonu artırır.

4- Bir günde iki kutudan fazla gazlı içecek tüketmeyin.Bunlar extra kafein içerirler ve içlerindeki şeker su emilimini engeller.

Aktif Bir İnsanın Besin Piramidi

Yağ: %10-%35Kaynaklar: Et çeşitleri, tereyağı, tüm yağlar (balıklardan elde edilen omega-3 yağ asitleri dahil)
Protein: %25-%35Kaynaklar: Yumurta beyazı, tavuk göğsü, hindi göğsü, balık, yağsız biftek, düşük yağlı günlük besinler.
Karbonhidrat: %50-%65Kaynaklar: Yulaf ezmesi, lifli besinler, pirinç, tahıl, meyve ve sebzeler.

http://www.gym-center.com/beslenme.htm Alıntıdır

Kreatin Hakkındaki Efsaneler Ve Gerçekler

EFSANE: Ne kadar fazla kreatin alırsanız , o kadar iyi sonuç elde edersiniz .

GERÇEK: Bir çırpıda 10-20 gram kreatini mideye indiren bezgin vücutçulara rastlamışınızdır . Buna değer mi? Nova Scotia’da ki St. Francis Xavier Universite’si bilim adamlarına göre her 1 kilogram vücut ağırlığı başına 0.1 gramlık alımlarda erkek atletler alınan kreatinin %46’sını 24 saat içerisinde vücut dışına attı . 220 pound (100 kilogram) ağırlığındaki bir ağırlıkçı için bu 10 gram ağırlığında kreatin alırsa , bu alımın %46’sının ya da başka bir ifade ile 4.6 gramının boşa gideceği anlamına geliyor . Ball State Üniversitesin’de İnsan Performansı Laboratuar’ında yapılan başka bir çalışmaya göre de , bilim adamları düşük dozda kreatin monohidrat alımlarının( günde 5 gram) daha etkili olduğunu ve istenen sonuçlara yükleme fazı bile olmadan ulaşılabileceğini doğruladı .

EFSANE: Kreatin yüklemesi zorunludur .

GERÇEK: Bir daha söylemek gerekirse araştırma , kreatinden sonuç elde etmek için daha az kreatine ihtiyaç olduğunu destekliyor . Yukarıda belirtilen araştırma aynı zamanda kreatin yüklemesinin israftan başka bir şey olamayabileceğini belirtiyor . Yükleme yapmalı mısınız? Çoğu durumda , muhtemelen hayır . Seçkin sınıfında bir atletseniz profesyonel bir vücutçu ya da yarışmacı bir ağırlıkçı(powerlifter) gibi , sadece bu gibi durumlarda yükleme yapmayı dikkate alabilirsiniz . Geri kalanlarımız için ise tam olarak 5 gramlık alım .

EFSANE: Kreatin böbreklere ve karaciğere zarar verir .

GERÇEK: Önceden var olan bir sağlık sorununuz yoksa kreatin böbreklerinize ya da karaciğerinize zarar vermemeli . Aşırı durumların çoğu fıkra gibi şikayetlerin sonucu .Sağlıklı atletleri 5 yıllık bir dönemde takip ederek yapılan bir çalışmada , kreatinin günde 15.75 gibi yüksek seviyede olan alımlara kadar çıkan Amerikan futbolu oyuncularının hiç birinde renal işaretlerde önemli bir değişime ya da böbrekte etkisini gösteren bir zorlanmaya rastlanmadı .Portland’da bulunan Oregon Healt Sciences (Oregon Sağlık Bilimleri) Üniversitesi’nde görevli Dr. Kerry Kuehl 2000 yılında American Spor İlaçları Fakültesi’nde(American College Of Sports Medicine) yapılan yıllık toplantıda , günde 10 gram kreatin tüketen 36 sağlıklı erkek ve kadın atletin incelendiğini iletiyor .12 haftadan sonra Dr. Kuehl kreatinin söylenenin aksine karaciğer fonksiyonunu etkilemediğini buluyor .

EFSANE: Kreatin vücudun aşırı su tutmasına neden oluyor .

GERÇEK: Çok saçma . Birbirine yakın zamanda yapılan plasebo kontrollü iki eş çalışma , üç aylık kreatin kullanımından sonra teste tabi tutulanların vücut su seviyelerinde önemli oranda artış olmadığını gösteriyor .Gerçekten kreatin kullanan grup tüm kütle ve yağsız kütle bakımından önemli kazanımlar gösteriyor . En önemlisi yakın zamanda yapılan bu çalışmada vücudun su kompozisyonu ölçümünde iz madde olarak radyoaktif olmayan dötere edilmiş su kullanılıyor. Şimdi aslında bir miktar ikinci sınıf bir kreatinin vücudun yumuşak ,kabarık bir görüntüyle neden olabilecek bir şekilde yardımcı olabileceğini söylemek mümkün . Ancak bu bir kaç nedenden dolayı gerçekleşmekte .Birincisi kreatinden dolayı değil ama aşırı sodyumdan dolayı olabileceği . Ucuz olacak şekilde imal edildiğinde , üretimi tamamlanan üründe aşırı miktarda sodyum kalabiliyor .

EFSANE: Kreatin krampa neden olur .

GERÇEK: Kreatin kullanımının kasta krampa neden olacağını belirten görüş , bu iddiayı destekleyen hiç bir klinik kanıta sahip olmayan fıkra gibi bir şeydir . Klinik çalışmalar söylenenin aksine olarak kreatin alımının kramp ile bağlantılı olmadığını gösteriyor . Yapılan bir çalışmada araştırmacılar kreatin ya da bir placebo ile desteklenen 16 erkeği inceliyor .Özel dehidrasyon durumlarında ,her iki grupta da kramp ve kaslarda sıkılığın ortaya çıktığı rapor ediliyor ama kreatin ile yapılan alımın bu durumu önemli oranda destekleyen bir şey olmadığı bulunuyor . Jonesboro’da ki Arkansas Eyaleti Üniversitesi’nde yapılan diğer bir araştırma da 1. Lig’de oynayan 61 oyuncuda antrenman kampları boyunca kreatin kullanımının kas krampları, sakatlanma ya da hastalıklarda oran olarak fazla etkilemediğini ortaya koyuyor . Bu atletler yükleme fazında günde 15-25 gramlık alım ve diğer kalan günlerde günde 5 gramlık bir alım yaptı .

EFSANE: Kreatinin üzüm suyu ile birlikte alınması gerekir .

GERÇEK: Kreatini üzüm suyu gibi şeker ile birlikte almanın ardında yatan düşünce sağlam . Ama ince nokta her alımın üzüm suyu ile yapılmaması . Alım vücutta insülin fonksiyonunu etkileyen bir şeyle yapılmalı . Insülin bir tür kreatin pompalama fonksiyonu yaparak . kreatini kasların içine doğru iter . Meyve suyuna bağlı kalacaksanız her 5 gram kreatine karşılık en az 100 gram meyve suyu aldığınızdan emin olun .Seviye ve hedeflerinize bağlı olarak meyve suyuna şeker koyarak yapılan yükleme uygun olmayabilir . Son zamanlarda yapılan bir araştırma aynı sonuçları elde edebilmek için kreatinin protein ile alınabileceğini bildiriyor .Yeni yapılan bir araştırma 5 gram kreatinin 50 gram protein ve 47 gram karbonhidrat ile alımının 5 gram kreatinin 96 gram karbonhidrat alımı ile aynı sonucu göstereceğini bildiriyor .

EFSANE: Kreatin sıvı biçimdeyken daha iyi işe yarar .

GERÇEK: Aslında sıvı biçimdeyken kreatin bile almıyor olabilirsiz onun yerine belki de kreatinin yıkımı sonucu oluşan bir yan ürün olan kreatinin alıyorsunuzdur . Kreatin toz biçimindeyken son derece kararlıdır . Asidik ve ya nemli bir ortamda uzun süre muhafaza edilirse , kreatin değersiz olan kreatinine yıkılmaya(dönüşmeye de diyebiliriz.) başlayacaktır .Sıvı kreatin ürünlerinin bir çoğunda , bu ürünlerin raf ömürleni muhafaza etmek için içlerine konan sitrik ve fosforik asit aslında kreatinin yıkımına yardımcı oluyor .

EFSANE: Tüm kreatinler birbirinin aynıdır .

GERÇEK: 100 dolarlık bir şampanya ile 15 dolarlık bir şampanyanın arasındaki farkta olduğu gibi yüksek kalitede kreatin ile düşük kalitede kreatin arasında da bir fark vardır .Geleneksel olarak Çin kreatin ürünleri kreatinin ,sodyum,di(iki) siyan amit ve di-hidrotriazin gibi ürünün değerini düşürücüleri daha fazla içerdiğinden daha düşük kaliteli ürünlerdir . SKW gibi Alman firmalarının ürettiği kreatinler daha temiz ve saf ürünlerdir .

EFSANE: Yeni çeşit kreatinler daha iyi işe yarıyor .

GERÇEK: Flaş haberler : Hiç bir yeni çeşit kreatinin sade , eski kreatin monohidrattan daha iyi sonuç ortaya çıkardığını gösteren bir çalışma yayınlanmadı . Ekstradan yatırdığınız paralarla kreatinin köpürmesi , sıvı olması ya da çiğnenebilir olmasındansa en fazla dikkate alınması gereken şey kreatinin kendisidir . Ve savurganlık yaparak sıvı formda sitrat ya da kreatin fosfat almaya karar verdiğinizde bir şeyi unutmayın : önemli klinik çalışmalar bu tip ürünlerde değil basit,sade kreatin monohidrat üzerinde gerçekleştiriliyor .Sayısız bir çok araştırma ayrıca toz halindeki kreatinin vücut tarafından daha kolay sindirildiğini ortaya koyuyor .Sokağa atacak paranız yoksa toz halinde kreatin monohidrata bağlı kalın . Köpüren ya da çiğnenebilen kreatin gibi ürünler eski sade kreatin tozlarına oranla daha uygun bir alım yapmayı ve yeni bir yoldan alım yapmanızı sağlıyor .

EFSANE: Kreatin ,vücudun anabolik hormonlarının fonksiyonlarını etkileme yoluyla etki eder .

GERÇEK: Belçika’da University Of Leuven’de yapılan bir araştırma , kreatinin kuvvet ve yağsız kütlede artışı yükseltirken antrenmanda anabolik hormon cevabını değiştirmediğini gösteriyor . Bu bahsedilen hormonlar büyüme hormonunu ,testosteronu ve kortizolu içeriyor . Bu araştırma aynı zamanda kreatini prohormonlar ile ya da Büyüme Hormonu(GH) sekretagogları ile almanın yararlı olabileceğini belirtiyor .

EFSANE: Kreatin kullanımı%100 güvenlidir .Yanlış.

GERÇEK: Kreatin toksik olmasa bile , kullanımı halinde tamamen riskten arındırılmış değildir . Diğer ek besin (supplement) gıdalarında olduğu gibi , daha önceden sağlık sorunları yaşayanlar kreatin ya da spora yönelik diğer ek beslenme ürünlerinden almamalıdır .Örneğin kreatinle muamele edilen bireylerde karaciğerde zorlanma olduğunu ifade eden en azından bir çalışma vardır .Ancak bu durumda ki hasta daha önceden bir karaciğer problemi yaşamıştır. Bu nedenle herhangi bir ek besin kullanmadan önce size verilebilecek en iyi tavsiye doktorunuza görünmek olacaktır .

EFSANE: Kreatin tüm atletler için idealdir .

GERÇEK: Bazı atletler büyük kazançlar sağlarken , diğerleri daha az bir kazanç sağlar . Anlık, şiddeti yüksek şekilde yapılan güç ve kuvvet gerektiren sporların içinde olan atletler için kreatinli ek besin ürünleri iyi seçimdir . Bu tip atletler powerlifterları , vücutçuları , sprinterleri , futbolcuları ,basketbol oyuncuları ve benzerlerini içeriyor . Dayanıklılık gerektiren sporlardaki atletler ya da başka bir ifadeyle aerobik tüketim gerektiren sporlarda yer alan atletlerde kreatin kullanımı yeterince fayda sağlamayabilir .

EFSANE: Kreatin belli zamanlarda alınmalı .

GERÇEK: Yapılan çalışmalar kreatin emiliminin protein:karbonhidrat oranı 1:1 olacak şekilde bir içecekle alımında en yüksek dereceye çıktığını gösterirken , kreatin alımı için en iyi zamanı tavsiye edebilecek yeteri kadar gerçekçi bir kanıt bulunmamıştır . Ek besin ürünü olarak kreatin vücudunuzdaki kreatin havuzlarını doldurur .Sabah ,öğle,akşam ne zaman alırsanız alın bu havuzda kaale alınacak derecede bir değişim gözlenmez . Uygun olması bakımından antrenman sonrası protein/karbonhidrat karışımı içeceğinizle beraber alabilirsiniz .

EFSANE: Kreatini belirli peryodlar boyunca almak daha iyi sonuçlar üretecektir .Yanlış .

GERÇEK: Kreatini sürekli almaktansa belirli bir peryod boyunca almanın daha iyi olacağını gösteren herhangi önemli bir kanıt bulunmamakta . Atletlerde kreatin alımının vücudun düzenli kendi kreatin üretimini azalttığı iddialarını destekleyen birkanıt bulunmamakta .

EFSANE: Yemeklerden yeterince kreatin alabilirsiniz .

GERÇEK: Ortalama bir insan günlük yediklerinden sadece 1 gram civarı kreatin alabilir . Yemekleri pişirirken örneğin büftek,morina balığı, somon balığı ve ringa balığı gibi yiyeceklerde bulunan kreatinin aynı zamanda önemli bir kısmını da yok ediyorsunuz .

http://www.vucutcu.com/cont.php?cat=7&t=1307 Alıntıdır.